gazete kuponuyla cep telefonu alınan günler

entry2 galeri
    1.
  1. hey gidi günler!
    sokakların kömür koktuğu günlerdir onlar. daha 21. yüzyıla girilmemişti. herkesin akşamları evinde oturup aile sohbetleri yaptığı, komşularla akşamları çay için sözleşildiği zamanlardan bahsediyorum. ezan okunurken eve girilmeye başlanırdı. ancak akşam ebesi bunu biraz geciktirirdi. annem kapının önünde pantolonumu çıkartır, 'doğru banyoya sakın oturma odasına girme' derdi.
    kış akşamları sobalı odada toplanır, sohbet edilirdi. baba işte neler yaptığını anlatır, anne çocuklar ve ev işlerinin zorluğundan bahsederdi. bu ortamda büyüyen çocuk daha o zaman anlardı hayatın zor olduğunu. kömür taşımasını da odun kırmasını da öğrenirdik.
    karnı acıkan çocukları için anne, sobanın üzerine ekmek koyar; tepsi, leğen ve sofra bezinin yanında bir de tereyağı getirirdi. yemek biter bir demet tiyatro izlenirdi.
    o zamanlar insanlar kapı numarasıyla değil ismiyle anılırdı. 'sekiz numara' değil, 'remzi abi' denirdi. tabi bir insan çıkartılamazsa da 'hayri abi canım. hani şu cep telefonu olan' denirdi.
    ayırt edici bir özellikti cep telefonu. herkeste olmazdı. olan da büyük bir gururla cep telefonunu elinde taşırdı.
    özenirdim hep ben de. keşke benim babamda da olun isterdim. çok uzun zaman sonra da gazetede o reklamı gördük: '59 kupona nokia 5110 cep telefonu!' yazıyordu. bu harika bir şeydi! daha sonra kokusu çıkacak olan uzan ailesi, star gazetesiyle cep telefonu veriyordu.
    hemen işe koyulduk tabii. her sabah bakkala gidiyor, 'tuncay abi, iki ekmek bir de bizim gazete' diyordum. bizim gazete diyordum çünkü o, bizim için ayrılırdı. bakkala sıkıca tembih edilir 'yarın gazeteyi ayırmayı unutma!' denirdi. yoksa gazete almadan bitebilirdi. bu da kupon ve sertifikayı kaçırmak demekti. sonra süper kupon beklemekle uğraşmanın alemi yoktu.
    kupon ve sertifikalar biriktirilmiş ve bayiye teslim edimiştir. artık heyecan dolu günlerdir. şimdiki gibi kuryeler gelişmediğinden iş yavaş yürürdü. bayi teslim alacak, merkeze götürecek, onlar onaylayacak, gönderecek vs.
    bütün bu süreç bir ömür gibi gelmişti bana. her çarşıya gidene 'bir zahmet bizim cep telefonunu da sorar mısın?' denirdi.
    derken okuldan geldiğim bir gün bir de gördüm ki babam koltukta oturmuş, siyah, tepesinde bir çubuk olan aletle bir şeyler yapıyor. evet bu o olmalıydı! belki de haftalardır beklediği0 cep telefonu!
    hemen babamın yanına oturup bu sihirli alete bakmaya başladım. artık o 'bizim cep telefonumuz'du! tepesindeki büyük düğmeye basılarak açılıyor ve ekranda birleşen iki el ve telsim yazısından sonra açılıyordu.
    telsim yazıyordu çünkü telefonu dağıtan uzan ailesi türkiye'nin ikinci gsm operatörü telsim'in sahibiydi. bu yüzden sadece bu hatla çalışıyordu.
    adeta bir rüya gibiydi benim için.
    şimdi aradan çok uzun yıllar geçti. ne soba üzeri ekmek, ne güzel komşuluklar ne de güzel aile sohbetleri var.
    teknoloji öyle bir seviyeye geldi ki artık cep telefonları için 'mobil' diye adlandırılan özel siteler var. şu an orta düzeyde bir kaliteye sahip bir telefondan bunları yazıyorum. üstelik 'mobil' değil normal siteye, yani bilgisayardan girilen internet sitesine girerek yapıyorum bunu. işte bu kadar ilerledi hayat.
    ama ben, bunları değil; sıcak, mutlu ve o güzel günleri özlüyorum. soba üzerinde kızarmış bir dilim ekmeğe değişirim hayatımı.
    0 ...