zenginliği ailesine kalmamış olan baş vezirdir. Çünkü o dönemler sadrazamlar ne kadar zengin olurlarsa olusunlar, öldükten sonra tüm malları hazineye geri dönerdi. Bu yüzden sokoloviç de bir vakıf kurarak vatanı sırbistan'a az da olsa destek olmuştur.
aslında bu devlet büyüğü hakkında yazacak çok şey vardır. henüz genç bir saray mensubu iken kanuni'nin dikkatini çekmeyi başaracak derecede zeki ve terbiyeli birisidir. aslen yunan olan ve osmanlı'ya ihanet eden ibrahim ve entrikacı rüstem'den sonra sadrazam olmak için daha iyisi bulunamazdı herhalde.
sokullu mehmet paşa (sokoloviç) kendisini sarayda o yıllarda yaşanan kutuplaşmadan tamamen uzakta tutmuş ve ne kanuni'nin gülbahar'dan olma oğlu olan şehzade mustafa'nın, ne de hürrem ve oğlu selim'in yanında yer almamıştır. Her iki tarafın da güvenini kazanacak kadar devlet işleri ile meşgul birisidir. (Belki de kanuni'nin kendi oğlu olan mustafa'yı iftira sonucu öldürmesine göz yummamalıydı. ancak hürrem gibi kadınların şerrinden korkulur. *)
Sokullu zamanında imparatorluk, hindistan'ı (portekiz gemilerini batırarak) denizden kontrol altına alacak ve ingiltere iç işlerine karışacak kadar güçlüdür. Ancak sokullu, o dönemde bile devşirme sisteminin kontrol edilemez bir ordu yarattığını görmüştür.
Kanuni zigetvar'da ölünce, isyan çıkmaması için uzun bir süre ilaçlanmış cesedini çadırda tutmaya devam etmiş, Her gece yaşlı padişah ile konuşuyormuş gibi yapmış, cesedin başında mum yakarak (oluşan gölge sebebiyle) kanuni kuran okuyor izlenimi yaratmıştır. bundan çadır nöbetçilerinin bile haberi olmamıştır.
Devletteki Çürümeyi engellemek için yıllarca uğraşan sokullu, sebebi bilinmez, bir vatandaş tarafından bıçaklanıp öldürülmüştür. Katil, elleri ve kolları halatla bağlanarak, her halatı 4 taraftan kırbaçlanan bir atın çekeceği şekilde parçalanarak idam edilmiş ve parçaları da istanbul'un 4 kapısına asılmıştır.