ansızın hatıralara takılmaz mı gözler?
anılarda boğulan zihnim ''baba'' kelimesini özlemez mi?
babamı değil ama, ''baba'' kelimesini dedim ya işte;
ufakken haram kılınmış bize babayı özlemek zira...
anlattığı masallara doyulamadan,
şu kahrolası baş yeterince okşanamadan göçmüş bu dünyadan.
acıyla gitmiş,
hastalıklarla boğuşmuş ama yenememiş... asrın hastalığı koymuşlar katilin adını...
hastadır ölmek yakışır demişler ardından da.
sormuşlar mı, peki evlatlarına?
ilerde kocaman insan olurlar da, yine de ''elleri tutulup park park gezdirilmek isterler mi'' diye?
isterler mi ''eve çikolatayla gelen bi baba'' görmek?
iş başvurusu kabul edilmiş, işten atılmış dinleyeni olur mu?
oyunlarına göz yumabilirler mi hayatın...
her yılın ilk günü sınıf hocası demez mi;
''babanızın mesleği ne çocuklar?''
sağ baştan, tanıştırmaz mı bizi bütün sınıfa?
yalnızlık duygusu en çok kalabalıklar içinde zuhur etmez mi?
elif babasıyla gezerken, benim de canım çekmez mi?
kalabalıklardan bu yüzden nefret edilmez mi?
hayata düşman olma sebepleri bir bir peydâh olmaz mı...