bir yaz günü limanda denize atlaşıyorduk. attığım taklalar her zamanki gibi kızlarda hayranlık uyandırıyordu. tabi yanıma gelip benimle tanışmak isteyen kızları geri gönderiyordum. onlarla uğraşıcak değildim çünkü. denize girmeye inmiştim limana... tam atlayacakken olsa gerek, yine kızlardan biri gelmiş yanıma. farketmeyip ona takıldım ve beraberce denize düştük. üstelik üzerinde kıyafetleri vardı.
- imdat! yüzme bilmiyorum!" şeklinde bağırması sonucu büyük bir soğukkanlılıkla tuttum ve çıkardım onu denizden.. çok geçmeden kendine geldi.
- noldu bana? dedi.
çok tatlı ve sevimli bir kızdı.
+ beraberce denize düştük. kusura bakmayın farketmedim sizi dedim.
- hayvansın sen! hayvan! şu yaptıklarını görmüyor musun? dedi.
ne kadar insan varsa, onun arkadaşları, benim arkadaşlarım.. herkes olay yerine toplandı.
şaşkınlığımı gizleyemiyordum. ancak o bir türlü susmuyordu. insanların içinde bana ağır ithamlarda bulunuyordu. havluya sarıldı, ayakkabılarını ve çoraplarını çıkardı. bu sırada arkadaşlarım olup biten olaylara gülmekten ölüyorlardı.
- eve böyle gidecek değilim!.. hayvan! dedi.
terliklerimi giydi ve birşey söylememe imkan bırakmadan arkasını dönüp gitti.
kendimi çok kötü hissettim. arkadaşlarım kızlar gittikten sonra hala benimle makara yapıyorlardı. toz toprak bütün yolu çıplak ayakla yürüyerek eve döndüm. o günden itibaren bir daha terlik giymedim. çünkü ben artık "terliksiz hayvan" dım.
not: hikayeyi sallamış olabilirim. sallamamış da olabilir. sizce neyse öyle olsun. *