kimi zaman işkencedir kimi zaman eğlence. evet bazen tam bir işkence. ne kadar tonton babaannemi sevsem de dayanamıyorum sözlük. yazları babaanneme gittiğimiz zaman iki yataklı odasında bir yatakta babaannem, bir yatakta benle ağabeyim kalırız. zaten uyuma saati tamamen onun elinde. onun uykusu gelmeden kimse uyuyamaz, o uyurken de kimse ayakta kalamaz. babaannem daha evine adım attığımız andan itibaren "aman çocuklarım biz neler çektik" diye başlar hikayelerine ve biz bahçe kapısından çıkıp evin yolunu tutana kadar bitirmez. bu arada her gelen komşularına da bizi ve hikayelerini anlatmayı hiç ihmal etmez. eski yoksulluklarından girer, kardeşlerinin hayırsızlığından devam eder ve rahmetli dedemde tekrar başa sarar. tabi akşam olunca yataklar açılır. ağabeyim denen çakal direk duvar tarafını kapıp beni babaannem ve bitmeyen anılarıyla başbaşa bırakır. herkes uzandığında ben de uyuduğumu düşünmesi için yorganı üstüme çekerim o hala anılarını anlatmay sürdürürken. benden cevap niteliğinde bir tepki alamayınca sesini yükseltir anlatırken. sonraki aşamada ise "şşşt oğlum uyudun mu kalksana erken daha" gibi cümlelerin cevap gelene kadar sürdürülmesidir. uyumak istediğimi artık kabullendiğini düşünen ben dalmaya hazırlanırken kafama bastonu geçirir. evet efendim bu da son aşamadır. ***böyle anlatınca şımarık torunun saçmalaması gibi görünse de inan değil sözlük. onun anılarını hikayelerini falan dinlemeyi çok severim aslında. ama sabahları daha uygun değil mi babaanne nostalji için. oğlu yani babam zaten babaannemin gece operasyonlarından zamanında nasibini almış olacak ki direk ayrı odaya kaçıyor uyumaya. ben abimi uyandırmaya çalışsam da babaannemle gecenin derinlerinde mecburi sohbetimize devam ediyoruz. uykumun açıldığı ve sohbete katıldığım zaman hemen dalıveriyor uykuya sevgili babaannem. yani işin abartısıyla beni mendil gibi kullanıp atıyor.
yine de çok seviyoruz hikayelerini. *