joshua bell

entry12 galeri video1
    5.
  1. --spoiler--
    joshua bell adında dünyaca ünlü bir keman virtüözü biletleri bin dolardan satışa sunulmuş konserinde bine yakın seyirci tarafından ayakta alkışlandı. insanlar onu o kadar çok beğendi ki tekrar tekrar bis yaptılar (sahneye çağırdılar) ve dakikalarca bıkmadan beğenilerini göstermek için alkışladılar. onun kemanından çıkan eşsiz tınıyı dinlemek için 1000 doları gözlerini kırpmadan veren topluluk o akşam evlerine giderken salondan mutlu bir şekilde ayrıldılar. washington post gazetesi ertesi gün sosyal bir deney için joshua bell'in kapısını çaldı. ondan tıpkı dün akşam olduğu gibi bu defa da halka açık biryerde mesela metroda çalmasını istediler. kesinlikle en ufak bir yerde reklamı yapılmadan gidecek, merdivenlerden inecek, önüne keman kutusunu koyacak ve sivil kıyafetleriyle çalmaya başlayacaktı. joshua gerçek sanatçılığın verdiği olgunlukla teklifi kabul etti. kemanını çıkarttı ve metroda gelip geçen kalabalığın önünde dün akşam ki gibi muazzam tınısıyla çalmaya başladı. peki önünden geçen belki de binlerce insanın içinden yüz değil, on değil bir kişi dönüp baktı mı sizce . bakmadılar. kimse metroda böyle bir kemancının işi ne diye sormadı ? her gün gelip geçerken gördükleri sokak müzisyenlerine yaptıkları gibi sadece önündeki kutuya bir kaç sent yuvarladılar. joshua yaklaşık bir saat boyunca dünyadaki bir kaç virtüözden biri olarak kemanını konuşturdu. çaldıkça çaldı, çaldıkça çaldı

    soru şu niçin bir gece önce 1000 dolar verip konsere gelen ve ayakta alkışlanan bu sanatçı bir gün sonra metroda bir hayalete dönüştü. keman aynı , kemancı aynı aslında seyirciler de aynıyken. (eminim ki önünden geçip gidenler arasında onu dün akşam izleyenler de vardı) bütün iş gerçekten görmek ve gerçekten duymakta başlayıp bitiyor. tıpkı jhon berger 'in dediği gibi herkes bakıyor ama çok azı görüyor.

    markaya yaslanma denilen bir tembelliğimiz var. bize iyi paketlerle sunulan şeylerin içeriğini maalesef irdelemiyoruz. markasına ve fiyatına göre hareket ediyor seçimlerimizi ona göre yapıyoruz. örneğin iyi bir şarap içmek istiyorsunuz , aklınıza ilk gelen şey iyi bir şarabın nasıl olacağını araştırmak yerine süper markete gidip en pahalısını almak oluyor öyle değil mi ? neden çünkü pahalıysa iyidir kuramı bizde yerleşik bir yanlış bilgidir. daha sonra o kadar para verdiğiniz için arkadaşlarınıza içtiğiniz şarabı ballandıra ballandıra anlatıyorsunuz. bu arada söylediğinize kendiniz de inanıyorsunuz. saydığınız onca parayla sadece o şarabı değil algılarınızı da rehin alıyorsunuz. şarap hakkında bilginiz de kısıtlı olduğundan dilinizin ucundaki en ünlemli cümleyi şarabın fiyatını zikrederken sarfediyorsunuz. joshua bell gibi bir deney yapılacak olsa yani süper marketteki en ucuz şarapla en pahalı şarabın etiketleri değiştirilse siz çok para verdiğiniz için en düşük kaliteli olanına övgüler yağdıracaktınız. (tabi ki şaraptan anlayan bir uzman değilseniz.) bu verdiğim örnek iş hayatının her türlü sahasında aslında geçerlidir. aynı kumaştan dikilmiş iki pantolondan daha fazla reklam yapmış ve daha pahalı olanı kaliteli bulursunuz. ancak biraz araştırma yapsanız ikisinin de aynı atölyede dikildiğini farketme olasalığınız çok yüksektir. algılarınız size , pahalı ve marka olanı daha yumuşak daha kullanışlı gösterecektir. peki buradaki illüzyonu nasıl çözebiliriz aslında asıl soru bu : tabiki bilgilenerek , araştırıp doğrusunu öğrenerek.

    joshua bell deneyinde wahington post gazetesi şu şekilde başlık atmıştı. ''sosyal hayatın içinde koştururken neleri gözden kaçırıyoruz ?'' güzel bir şeyi veya kaliteli olanı farketmek için illa ki ona 1000 dolar ödemeniz gerekmiyor. bir şeyin değerini parasına göre değil içeriğine göre saptamak aklın varacağı ilk durak olmalı. her şeyden önce içeriğine bakıp daha sonra fiyatıyla ilgilenmeli. işte o zaman bir şeyin gerçek değeri ortaya çıkacak ve kazıklanma denilen sosyal yara ortadan kalkacaktır.

    bu yazıyı şu an bedava okudunuz. bir kez de sanki 1000 dolar ödeyip satın almışsınız gibi okuduğunuzu hayal edin bakalım hangisini daha çok beğeneceksiniz ;)

    eflatun ,
    11.08.2011
    --spoiler--
    2 ...