amadeus

entry89 galeri video2 ses1
    48.
  1. içime içime mırıldanarak söylemeliyim ki, ben bu filmi yeni keşfettim.. izlemek için ilk boş anımı kollayıp anında ''oynat'' tuşuna abandım.*

    mozart'ın ilk konçertosunu 4 yaşında, ilk senfonisini 7 yaşında, ilk operasınıysa 12 yaşında sergiliyor ve müziğini ifşa etmek etmek için viyana'ya geliyor..

    şöyle başlıyor film, 25. senfoni(ymiş) ve antonyo saliyeri'nin pederle karşılıklı oturup inancını kaybedişini basamak basamak düşüse geçerek anlatmasıyla. tanrı'nın mozart armonisiyle kendini gösterdiği, aslında olanları mozart değil de tanrı yapıyormuş olarak dile getiriliyor.

    küçük yaşta müziğe ilgi duyan salieri babasına bu isteğini söyler ve ona ''maymun gibi gösteriler mi yapmaktan hoşlandığı'' cevabını verir. bu sahnede mozart'tan nefret ederken o denli büyülü anlatıyor ki, nefret mi tutku mu gözlerinden anlaşılıyor aslında. içi eriye eriye nefret ettiğini söyleyen birine tutku duyuyor adeta.. onun notalarını katıksız içiyor zihninde..

    sonraki sahnelerde babasının ölmesiyle saray bestecisi olur ve saraya mozart'ın gelmesiyle tanışıklık başlar. mozart'ın ürettiği hayal gibi bestelerle mozart'ın görünümünü bağdaştıramaz.. ve her dehşet verici beste adına kat kat nefreti yükselir, inancının yerini git gide kin ve öfke alır...

    tanrı'yı sorgular artık salieri. duaları gelişen olaylara göre sirayet eder.. mozart ve ün, şöhret üzerine yoğunlaştırır dualarını.

    mozart'ta yeteneğine göre çok genç ve aklı bi karış havada, umursamaz, ukala ve kimseye boyun eğmeyen karakteriyle insanların gözünde çok sevilirken, anlaşılmamaya başlanır. ''halk beni seviyor'' vaveylasını aç ve parasız kaldığında kullanmaz artık..

    3 saat bitiminde film katıksız biyografi mi içeriyor acaba diye bi kaç kaynaktan okumaya başladım.. malesef, çoğu sahnesi kurgunun uydurmasına kurban olup özgünlüğünde sürdürülmemiş. mozart'ın hayatı değil tam anlamıyla, anlatılan. gerçi gişe hasılatlarıyla orantılı oynamalarda normal görülmesi gerekn süperx2 film.

    salieri'nin en iyi olma isteği ve mozart'ın kimseye boyun eğmeyen muannit duruşu aynı anda halk tarafından da anlaşılmayan bestelerinin yer yer hibe olduğu sahneler, ah ulen neler yaşanıyor diyip filmin içine girip, kendine gel wolfie! kendine gel, içmeyi bırak diyesi geliyor insanın. *
    öyle besteler yapıyor ki, salieri(en büyük düşmanı, sözde yardımsever)'yi tek bir tonda çıldırtıyor. bu denli hasedinin altında yatan tek neden yatıyor, mozart'ı en iyi anlayan adam. öyle ki, hakkını veriyor bestelerin ve çılgınlarca kıskanmasını sağlıyor arğejler, fagotlar, aynı anda çalan enstrümanlar...

    sanıyorum ki bi iş nekadar iyi benmsenirse o denli içine girilir ve doğru orantıyla kin oluşturur bi adım öndekilere. keza wolfie burada bi adım değil, doğuştan tanrı tarafından seçilmiş özel bir yetenek olarak kabul ediliyor.

    antonya saliyeri'nin en sade ve gözlerini parlatan cümleyse şöyleydi; ''müziği kafasında bitirp öyle kağıda döküyor, tek bir düzeltme yok!'' bunu bile başlı başına bi öfke sebebi olarak kabul ediyor..

    ve vuruş cümle, ''zevk sahibi bir kadını yalnızca yetenek cezbeder...'' mozart'ın görünüşünün önemli olmadığının vurgulandığı sahnede söyleniyor..

    yetenek denen varlığın doğumla beraber damarlarda gezdiğini kezlerce kez ispatlayan yapıt... izlenilmeli, tasviyelerde ilk sırayı almalı...

    (bkz: macisti)*
    0 ...