onu anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalıyor benim için. kendisi hakkında ne düşündüğümü zaten o da biliyor, ama içimden geldiğince yazayım bir şeyler, kendi üslubumla*..
şubat ayında istanbul'a gelme haberini duyduktan sonra tabiri caizse, içimdeki sevgi kelebekleri kıpraştı*.. tabii, hemen planları yaptım. istanbul'u bilmeyen biri için*nerelere gidilebilir o soğuk şubat günlerine, bir taraflarımız donar ikene.. dedim, ya bi ortaköy-boğaz keyfi yaparız, ordan da kız kulesine gideriz, gezeriz falan, biraz da takılırız gene, al sana mis gibi gün.. tarihsel yerlere gideceğimiz yok nasılsa, "turist rehberi miyim ben öyle gezdiricem*, bize gelmez öyle şeyler" diyerek; "neyse artık, kafamıza göre yaparız bir şeyler" dedik..
büyük gün geldi çattı tabe, o gün böbrek üstü bezleri öyle bir çalışıyordu ki, fazla mesai yapmalarından dolayı ikramiye veresim geldi kendilerine*.. kendisi aradı beni, gecikecekmiş falan, yemek yicekmiş, yok yemezse midesi bulanırmış falan.. iyi dedim hadi, ye gel sen, ben beklerim...
yalnız nasıl bir beklemektir o... çocuklar beni ağaç sanıp, üzerime tırmanıp, meyvelerimden faydalanacaklardı*, o derece.. yok ama dedim, freedean'im için feda olsun, hem bilmiyo buraları, kaybolmasın... baktım, vapur geldi, ahanda dedim geliyor.. kalp vuruş sesleri, ramazan davulcusunun davul çalması vari.. beklerken bir de o sırada üzerime dalga vurmasın mı.. tüm pantolon, botlar falan rezil oldu tabi**.. ve baktım, karşıdan geliyor gülümseyerek..
hayatımda hiç görmediğim birine bu kadar sevgi taşıyacağımı düşünemezdim, ama onun yeri bambaşka tabii. sanki birbirini yıllardır görmemiş abla-kardeş gibi sarıldık, başladık yürümeye.. hasret giderircesine, eski anılardan bahsedercesine.. ortaköy senin, taksim benim, dolaştık**..
ayrıca o gün, ben içindeki çocuğu gördüm.. sen git, koskocaman kız, çocuk menüsü al.. olacak şey mi bu*...
neyse, akşam oldu, ayrılık vakti geldi.. geçirilen o onca saat, sanki bana bir kaç dakika gibi geldi.. gene sarıldık, ayrıldık.. "bunu saymayız, bir dahakine daha çok" dedik, esenleştik**..
işte, hayatımın en güzel günlerinden birinini 'kısaca'*özetledim kendimce.. tabii daha yazmak istesem, neler neler yazılır da, ben burada keseyim, göz yorgunluğu olmasın daha fazla..
lafın kısası, canım ablamsın, canımın içisin, iyi ki varsın, iyi ki yanımdasın, iyi ki geldin istanbul'lara.. iyi ki buluştuk, iyi ki konuştuk, iyi ki gezdik vs... ben "iyi ki" lere başladım mı, bitiremem, burda bitsin... seninle olmak "en bi güzel şe" ...