suriye deki olayları doğru okumak

entry6 galeri
    1.
  1. ortadoğu üzerine söylenecek en ufacık bir cümle; dünya siyaset tarihini, ortadoğu siyasetini ve başta amerika olmak üzere küresel güç odaklarının ajandalarını doğru okuyabilmeyi zorunlu kılmaktadır. bu tür okumalar yapılmaksızın, temenniler üzerine bina edilen söylemler, her türlü duygusallığın ve manipülasyonun kurbanı olmaya mahkûmdur. nitekim son arap baharı(!) süreci ile gördüğümüz tablolar pek de farklı değildi.

    hiç kimse meseleyi baas rejimi suçsuz, beşşar esed bu konuda masumdur gibi anlam çıkarmasın. bu zulüm olur. ancak yaşanan olayları doğru okumak üzerimize vazifedir. “türkiye sadece türklere bırakılmayacak kadar önemli bir ülkedir” tezini savunan bir zihniyetin, bunu suriye için de “suriye sadece baas rejimine bırakılmayacak kadar önemli bir ülkedir.” teziyle hareket etmediklerini düşünmek çok safça bir tutum olur.

    insanlık tarihi boyunca bu bölge hep kavgaların, ayak oyunlarının, savaşların, fitnelerin merkezi konumunda olmuştur.

    amerika ve israil için suriye'nin tarif edilemez bir önemi var. bölgedeki halkı manipüle etme noktasında amerika'nın çevirmediği film, başvurmadığı yöntem kalmadı. suriye üzerinden bölgede mezhepsel bir çatışmanın körüklendiğini açık ve net. bölgede şii ve sünni savaşını körüklemek için ve fitne ateşini alevlendirmek için tüm dünya basınını arkalarına alarak korkunç bir dezenfermasyon, haber kirliği ile ortalık toz duman haline geldi.

    ama meselenin aslını şu şekilde okumak mümkün dür:

    "2003 yılında, amerika'nın ırak'a gireceği konuşulurken, seyyid hasan nasrallah, ıraklı şiilere 'ne yapıp edin, gidin saddam ile masaya oturun; yeter ki amerika'nın bölgeye gelmesine izin vermeyin' dedi. hepimiz biliyoruz ki saddam, ırak'taki şiilerin katilidir. kısacası seyyid, şiilere 'gidin katilinizle masaya oturup, anlaşmaya varın' dedi. peki, o zaman söyler misiniz bana, bunun neresinde şii refleksi? eğer ki biz şii refleksiyle hareket etseydik şiilere şunu dememiz lazımdı: 'amerika'ya yardım edin, zaten o bölgede çoğunluksunuz, iktidarda nihayetinde size kalacak'. ama, seyyid hasan, amerika'nın bölgeye gelmesinin ne demek olduğunu bildiği için şiilere böyle bir çağrı yapmıştı. dolayısıyla, bu iş, şii-sünni ayrımı üzerine değil; amerika ve israil karşıtı olup olmama üzerine temelleniyor."

    akletmiş duru bir akıl ile baktığımızda, gerçekten bu açıklama, suriye mevzuunda da mezhepsel bir taassuptan öte, sonuçlarının amerika ve israil'e yarayıp yaramayacağı üzerinden bir politika üretildiğini bizlere gösteriyor.
    0 ...