kant'a göre iyilik değildir. çünkü bir çıkar güdersin, burada da mutluluğu hedeflersin; lakin herkes için mutluluk anlayışı farklıdır bu sebeple de mutluluk hedefi temelinde oluşturulacak hiçbir etik sistemi evrensel/genel geçer olamaz. yani, kaba bir özetle kant'a göre ahlaktan söz edilebilmesi için kişi mutluluğunu hedeflememelidir. ahlak kişinin iyiyi istemesi halinde mümkündür.
yani iyilik diye tabir edilen eylemleri, içinde bulunduğumuz (çevre) veya inandığımız (din) değerler sisteminde bir kazanç elde etmek (toplumca takdir görmek, sevap kazanmak, cennete gitmek) amacıyla yapıyorsak bu eylemlerde ahlaktan söz edilemez. keza aynı şekilde kötülük diye tabir edilen eylemleri biz bir kaybı önlemek, (cehenneme gitmemek, toplumsal statüyü korumak) gibi amaçlarla yapmıyorsak, bu da yine (iyi veya kötü) ahlak dışı bir hareket olacaktır. (iyi ahlak'ı pozitif, kötü ahlak'ı negatif kabul edersek bu türden hareketler nötr olur. Yani kötü değildir; ama iyi de değildir.)
örneği şöyle verelim. bir tüccarın önüne bir fırsat çıkıyor. vergi kaçırarak büyük miktarlarda para kazanabilir. şimdi eğer bu tüccar vergi kaçırdığım ortaya çıkarsa toplumdaki değerim düşer ya da vergi kaçırmak günahtır, vergi kaçırırsam cezalandırılırım gibi düşünceler yüzünden vergi kaçırmamayı seçiyorsa, bu kişinin bu eylemi için iyi ahlâklıdır diyemeyiz. iyi ahlak, ödül ya da cezadan bağımsız olarak kişinin sadece ve sadece iyiyi istemesi ve doğruyu yapması durumunda mümkün olabilir. yani bu tüccar, alacağı cezayı hiç düşünmeden "vergi kaçırmak yanlıştır," diye düşünüyor ve vergisini ödüyorsa, o halde biz bu kişinin bu eylemi için iyi ahlaklıdır yargısında bulunabiliriz.