kürtçü solcuların ağzıyla "ırkçı" mıdır anlayamadım diye yaklaşılmaması gerekli olan yazardır. ona göre "her şey Türk tarafından Türk'e" göredir. eğer ki kimilerinin ülkücülüğü "her şey türk tarafından türk'e" göre tanımını içermiyorsa olsa olsa "Türk ülküsü" değil arap fars kürt vs ülküsü ardında koşan kişidir eğer içeriyorsa kürtçü solcular ona da kendisinin ona buna yapıştırdığı gibi "ırkçı" yaftası yapıştıracaktır.
Bununla beraber "Her şey Türk tarafından Türk'e göre" prensibi altında Türk'ün yaptığı tenkit de faydalı ve ilerlemeye yönelik tenkit olacaktır. Bu açıdan ahmet şafak'ın müzikal açıdan sanatı üzerine yapılan samimi tenkitler dikkate alınmalıdır. Atsız'ın bahsettiği "şuurlu demokrasi" tanımı da bu türk tarafından tenkit üzerine kuruludur. Bununla beraber mustafa kemal'in Türk Milleti önüne "ülkü" olarak koyduğu Muasır medeniyet seviyesinden fersah fersah uzak Türkiye'de en dolu sanatçı olmak bile insanı eksiksiz yapmaz. çünkü sanatçı toplumun önünde giden birey olsa da fersah fersah önünde olmasının imkanı yoktur.
son olarak belirtmekte yarar vardır ki ahmet şafak'ın kitabını okuyacak zamanı olmamıştır büyük ihtimal de olmayacaktır lakin ahmet şafak'ın dünyanın en iyi yazarı olması onun önde gelen sanatsal yönü olan müziğinin nesnel sanat kuralları çerçevesinde eksiklikliğini gidermez. bugün nasıl zülfü livaneli deyince öncelikli olarak insanların aklına müzikal sanat yaşamı geliyorsa ahmet şafak'ın da öncelikli olarak müzikalitesi gelir. öznel müzik zevkleri ise tartışılacak bir konu değildir. Her ne kadar detone olsa da her ne kadar müzikal altyapı bakımından eksiği çok bulunsa da selim pusat Osman Öztunç'u dinlerken çok büyük zevk almaktadır. Ama mesele Türk insanını kendi zevki çerçevesinde osman öztunçlara veya ahmet şafaklara muhtaç etmek değil sanatsal olarak en üst seviyeye Türk'çe sanatçılarla taşıyabilmektir. Türk insanı her daim en iyisine ve en güzeline layıktır ve bir Türk Milliyetçisinin görevi her daim en iyisini aramak bulmak milleti için elindekiyle yetinmemektir.