benim hayvanlığımdı, sevgili sözlük. gitmem gerekiyordu, gittim. onca güzel şey yaşanmışken, kız bana tapıyorken, gözü benden başkasını görmüyorken götüm kalkmıştı. gittiğim yerde zilyon tane bulurum diye düşündüm. bulamadım tabii ki. koskoca bir sene geçti, hala yok, canım sözlük. yarım sene sonra kuyruğumu kıstırdım, döneyim dedim geri. dönme dedi. ısrar ettim, olmaz dedi. kimseyi istemiyorum hayatımda dedi. peki dedim, bekledim. bir hafta sonra öğrendim ki, hayatında zaten bir başkası var imiş. sonra küfrettim. içimden geliyordu, ama içim ben değildi ki. ben olsam, öldürseler söylemezdim o lafları. küfrettim. yandım, yandım, yandım. sonra başkasıyla birlikte olmaya başlamış. arada mesaj attım, kendimi unutturmayayım diye. o ise arkadaşıyla haber gönderiyordu: "x'le ilişkimin bozulmasını istemiyorum. söyle, benimle bir daha irtibata geçmesin". geçmedim ben de. oysa önceden söylemiştim, "elimi tut, yoksa ölürüm" demiştim. öldüm de. ama sanırım, kısmen öldüm. hala irtibata geçmiyorum. geçen gün bana haber getiren arkadaşıyla konuşuyorduk. kız dedi ki, "c.'yle geçen gün muhabbet ediyorduk. 'bazen tzh*'yle ne kadar mutlu olduğum, zamanında onu ne kadar çok sevdiğim geliyor aklıma. bunu ona da söylemek istiyorum, ama bana cevap vermesini istemiyorum' dedi."
ben de dedim ki; "isterse söyleyebilir. karşılığında tek kelime etmeyeceğim."
içim yanıyor, sözlük. iki gün içinde tatilden dönüyormuş. arkadaşı, benim söylediklerimi iletecekmiş ona. bekledim, hala bekliyorum. onu paramparça ettim, ama o kendini toparladı. sonra o beni paramparça etti, ama ben toparlayamadım. bekliyorum, sözlük. hala bekliyorum. yarın çıkıp gelecekmiş gibi bekliyorum. canım acıyor, ama o beni bırak dinlemeyi, duymuyor bile. öyle yani. işte. evet.