alamancı bir akrabam almanya'da otomobil üreten bir firmada çalışıyormuş. fabrikanın genel müdürünün de altında biraz eski bir araç varmış. bizim alamancı ise o fabrikada bir çalışan olmasına rağmen genel müdürün arabasından çok daha lüks bir araç biniyormuş. tabi genel müdür şaşırmış, "ben genel müdür olduğum halde eski bir araç kullanıyorum, senin araç benimkinden daha lüks buna gerek var mı sence?" diye sormuş bizim alamancıya. tabi verilecek bir cevap yok.
biz lükse, şatafata, gösterişe meraklı bir milletiz. tevazu bize göre değil. şimdi burada onlarca misal verebilirim ama sadece birini söyleyeyim; mesela kız istemeye gittiğinizde sizden neler neler istiyorlar? bu dünyanın hiçbir yerinde yok. maalesef buna ister alışkanlık deyin ister genetik deyin isterseniz zaman içinde oluşmuş toplumsal bir açgözlülük deyin, var böyle bir şey. yöneticilerimiz de buna uyum sağlıyor.
savcıya yamuk yapılmaz, hakim karşısında kıpırdanmaz, patron karşısında esas duruşta durulur. burası böyle, beş para etmez adamlar tanıdım, siyasete girdiler, makam kaptılar, altlarına araba çektiler, yemekleri çayları ayaklarına gidiyor.