az önce katıldığım apartman toplantısına dayanarak rahatlıkla söyleyebilirim ki bu yönetici bizim hayri abidir.
bizim diyorum çünkü dört yıllık kiracılık hayatımızda bütün apartman sakinleri sıfır, hayri abimiz birdi. bir derdimiz olsa başımız sıkışsa hiç düşünmez hayri abiye koşardık. lucescu gibi adamdı hayri abi..sadece apartman sakinleri değil babacan tavırlarıyla tüm mahallelinin sevgisini kazanmıştı..hiç unutmam bir keresinde hastayız diye soğukta üşenmemiş bize beşer kilo mandalin, portakal, kivi almıştı..sonra gözüne az gelmiş olacak ki yarım saat içinde refiye teyzeye tavuk suyu çorbası yaptırıp limonuna kara biberine hatta tabaklarına kadar getirmişti..bir de mahçup, utangaç bir yüzle " oğlum hastasınız şimdi bulaşıkları filan yıkayamamışsınızdır" demişti..
eh allah var şimdi bizde hiç üzmedik hayri abiyi..dört yıldan beri hiç fatura yatırmaya, markete, çöp atmaya göndermedik..ne zaman birimiz dışarı çıksak muhakkak kapısını çalar bir ihtiyacı var mı diye sorardık..napalım bizim elimizden de bu geliyordu..
aramızdaki baba oğul ilişkisi böyle sürüp giderken ne olduysa bu ay başı oldu. apartmanın yıllık seçimleri vardı, beni de çağırdılar gittim. itiraf etmeliyim aslında gitmek istemiyordum ama geçen sefer ki apartman yöneticisine uyuz olduğumdan ve sırf hayri abiye oy verebilmek için katıldım. seçimler yapıldı ve hayri abi oyların nerdeyse hepsini alarak apartman yöneticisi seçildi.
hayri abinin yönetici olmasıyla beraber bir anda apartmanda değişim rüzgarları esmeye başladı. bir hafta içinde apartmanın bozuk olan tüm ampülleri tamir edildi, fazla elektrik parası gelmesin diye de otomatik yanıp sönen ışık sistemine geçildi, dört aydan beri çalışmayan asansör tamir edildi ve apartmanın içinde çeşitli uyarı levhaları asıldı. her katta saksı saksı rengarenk çiçekler filan..
dedim ya değişim kendini iyice hisettirmeye başlamıştı. memnunduk da bu durumdan çünkü bunu hayri abi başarmıştı. bizim hayri abimiz..
peki sonra ne oldu?
o lucescu gibi dediğim adam bir anda hitler'e dönüştü. apartman toplantısına gittiğimde, ki apartman mahkemesi desek daha doğru olur. hayri abi hitler bıyığı bırakmıştı, arkasında gamalı haç bayrakları ve yanında da sürekli nazi selamı veren apartman sakinleri vardı. bi' terslik olduğunu anlamıştım. bize hep "oğlum" diye seslenen adam gitmiş, yerine "yapacaksınız", "ya uyarsınız ya da", "bundan sonra" diye kükreyen ve her vurgusunda elini masaya vuran bir tuhaf yaratık gelmişti. korkmuştum. yirmi tane insanın gözü vardı üstümde çaresizce yeni kuralları dinledim.
apartmanda köpek beslememiz artık yasaklanmıştı, arkadaşlarla toplanıp ders çalışamız da şiddetle eleştiriliyordu, gece geç saatlerde eve alkollü gelip gürültü yapıyormuşuz konu komşu rahatsızmış, ayakkabılarımızı dışarı bırakmamız bile yasaklanmıştı sebep kokuyormuş ..ve en ağır karar eve kız getirmemiz istenmiyormuş çünkü burası bir aile apartmanıymış ve çocuklara kötü örnek oluyormuşuz, hem zaten ailemiz bizi buraya okumaya göndermiş kızlarla kakari kikiri gülmeye değil..
ben her karardan sonra "ama" diye itiraz edecek olsam hayri abinin müritleri sesimi bastırıyor konuşmamı engelliyorlardı..
başım önde eğik dakikalarca dinledikten sonra nihayet karar açıklandı. hayri abi bize bir şans daha vermişti. ama bir kez daha hakkımızda şikayet gelirse kalemimizi kıracakmış. korumaları beni salondan çıkarırken dayanamadım, avazım çıktığı kadar kıracaksın demek ha diye haykırdım..parmağımı suratına sallayarak bana bak hayri dedim. buraya seçimle geldiysen seçimle gidersin dedim. bu baskıcı faşizan yönetim karşısında bizi sadece daha çok güçlendirirsin dedim. bu bir zulümdür bize direnmekten başka çare bırakmadın hayriii diye de bağırdım.
bağırdım mı? yok len bağıramadım tıpış tıpış eve gelip yarım kalan tantunimi yedim. hem bağırsam bu kadar yazı yazar mıyım amına koyim..