jane champion'un senaryosunu yazıp yönettiği; güzel, etkileyici, şiirsel bir aşk filmi.
filmin başlarında şiirden anlamayan fanny'e keats şunu söyler:
--spoiler--
şiir gizemi anlayabilmek için ruhu yüceltir ve dinlendirir.
--spoiler--
fanny'nin tepkisi ise gizemi severim olur ve şiir rehberliğinde başlayan gizem yolculuğu şair bir ruhun iklimine tutulma ve en nihayetinde fanny ve keats'in büyülü, bahar çiçekleri ile bezenmiş, gül kokulu, özlem dolu, umutsuz aşkına dönüşür.
film anlatmak istediği şiirsel aşk konusunda başarılı, gerek kostümler gerek oyunculuklar gerekse estetik ve şiirsel doğa manzaraları ile etkileyici. bazı sahneleri de özel incelersek ki bunu takdiri hak eden sahneler bunlar:
mesela ingiliz genç şairlerinin oluşturduğu sadece sesleriyle klasik müzik yapan cehennem zebanileri* topluluğu filmin komik sahnelerinden.
başka bir sahne; keats fanny'Den uzakta yazdığı bir mektupta şöyle der:
--spoiler--
neredeyse birer kelebek olup sadece yazın üç günü yaşasak diyecek durumdayım.
seninle geçen üç gün sensiz geçecek 50 yıldan daha fazla keyif verir insana...
--spoiler--
ve bunun üzerine fanny ve iki kardeşi, bahçelerinde aşklarının kelebeklerini toplar, fanny'nin odası keats ile aşkını simgeleyen rengarenk kelebeklerle dolar.
diğer bir sahne; rüzgarın perdeyi dalgalandırması, funny'nin kendisini aşkın kollarına bıraktığı andaki dingin huzuru, mutluluğu anlatırcasına tüm bedenini saran elbisesinin rüzgarla dans ettiği sahne de çok güzeldir.
ve tabi ki keats'in ölüm haberi üzerine nefessiz kalan funny'nin alacakaranlık ayazında yürürken dudaklarından dökülen keats dizeleri...
aşık olarak, derinlemesine anlatılan keatS'in şair olarak anlatımı filmde biraz eksik kalmıştır. onun içindir ki film adından da anlaşılacağı gibi büyük bir şairin hayatının son döneminde yaşadığı büyük aşkını anlatan şiirsel bir film olarak başarılı, bir şairin oluşum ve gelişim sürecini, edebi etkilenimlerini, kişisel yazgısına temel bakışını ve şiirinin beslendiği tüm kaynakları anlatmak açısından eksiktir.