bu adamın nasıl bir zihniyete sahip olduğunu anlamak için kullandığı kelimelere, özenle seçtiği cümlelere göz gezdirmek lazım. bakın ne demiş 2010 yılında; "vatandaşlarımızı birbirine düşürme çabalarına fırsat verilmemeli, sağduyu hakim kılınmalı, yasaların uygulanmasına özen gösterilmeli, güvenlik ihtiyaçları ile insan hakları arasındaki denge iyi kurulmalı. insan hakları savunulurken, terörden zarar görenlerin veya görebilecek olanların da insan hakları unutulmamalı. medyanın bu mücadelede önemli bir yeri olduğu noktasından hareketle, basın-yayın kuruluşlarımızın ülke menfaatlerini ve hassasiyetlerini daima göz önünde tutmalarının gerekliliğine inanıyorum."
özetle, terörle mücadele edilirken vatandaşın a*ına konulmasına itirazı var. insan hakları ve hukuk diyor bu adam. peki tsk'da görev yapan üst rütbeliler bugüne kadar nasıl çalıştılar? büyük bir kısmı terörü bahane ederek hukuku, insan haklarını, vatandaşın gördüğü zararı, uluslararası anlaşmaları ve teröristlere silah tedariğinde bulunan devletleri gözardı etmişlerdir.
şimdi bir soru daha geliyor, hangi şehidin hesabı sorulmuş bugüne kadar? köyleri yakılan vatandaşlarımızın zararları hiç karşılanmış mı? teröristlere silah satan devletler hakkında uluslararası hangi dava açılmış, hangi hak aranmış, kimden hesap sorulmuş? hiç.
ordu hukuktan ne anlar birader? terör var ben de vuruyorum der, adamın mantığı bu kadarına çalışır. her şehidin, her çatışmanın araştırılması lazımdır. hukuk bunu ister. necdet özel de bunu savunduğu için sevilmez bir kesim tarafından. kaos seviciler düzeni sever mi hiç? karambole yolla fidanları teröristlerin üzerine, yak kürt köylerini, götür at insanları asit kuyularına. oh ne ala memleket.