her fırsatta ankesörlü telefonun başına koşuyorum sesini duyabilmek için. gülüyorum seninle konuşurken durmadan üzüldüğümü anlama diye. ama sen rol yapamıyorsun, anlıyorum sesinden. sürekli bir burukluk var. geçen günü ablamı aradım, sırf benden telefon beklediğin için bu sıcaklarda evden dışarı adımını atmıyormuşsun. sürekli farklı farklı bahaneler buluyormuşsun. hatta kaç kere yakalanmışsın gizli gizli ağlarken. keşke, keşke bu kadar bağlanmasaydım sana, acısı ayrı kalınca çıkıyormuş. ama sabret, yakında yanındayım. kocaman sarılırız birbirimize.
ya sen baba?
hiç üzmedin beni biliyor musun? şöyle bir düşünüyorum da, aklıma hiçbir şey gelmiyor. hep saygılıyız birbirimize, samimiyetimizin bile bir sınırı vardır hep. ama bana sevginin büyüklüğünü hayal edemem herhalde. aynı benim gibisin, daha doğrusu ben senin gibiyim. sürekli neşelisin benimle konuşurken. özlüyorsun ama işi hemen hüzne bağlamıyorsun. görüşeceğimizi düşünüp mutlu oluyorsundur durmadan. geldiğimde hiç sarılmadığım kadar sıkı sarılacağım sana. yakında yanındayım.
ablalarım benim be!
ben giderken n'aptınız öyle yahu? ağlamanın da bir sınırı var değil mi? daha önceden görmemiştim sizi bu kadar duygusal. şaka bir yana, ikinizi de bu kadar özleyeceğimi tahmin etmezdim. bakmayın telefonda makara falan geçtiğime. içten içe nasıl üzülüyorum bir bilseniz. en çok neyi özledim biliyor musunuz? beraber sohbet eşliğinde yemek yapardık ya, gelince kaldığımız yerden devam ederiz. yakında yanınızdayım.