dinlerin kökenleri

entry8 galeri
    8.
  1. tam olarak aydınlatılamamış kökenlerdir.

    insanla birlikte din kavramının da evrildiğini görüyoruz. dinin tarihi insanlık kadar eskidir; ama asıl sıçramanın ötedünya kavramıyla birlikte yakalandığını söylemek yanlış olmayacak.

    ilk insanlardaki din olgusunu tam olarak bilemiyoruz. yapılan az sayıdaki araştırmadan elde edilen verilere göre şimdilik elimizdeki en iyi teori korktukları şeylere tapar hale geldiler. yıldırım, ateş vb şeyler. bir ağaca yıldırım düşmesi sonucu ateşin bulunmasını tanrıların bir hediyesi olarak görmüş olabilirler.

    dinin ilk büyük sıçramasından ilki insanın bu somut korku nesneleri yerine soyut bir ilahi gücü tanrı kabul etmesidir. bunun ne zaman ve nasıl yapıldığını bilmiyoruz; ama karanlık tarihimizin bir döneminde atalarımız yıldırım yerine görünmeyen ilahi bir varlığa tapar hale geldiler. ki tarihi incelediğimizde tanrıların gittikçe soyutlaştığını görürüz. yıldırımla başlayan bu süreç son din olan islamda görülmez, tutulmaz, doğmaz, doğurmaz bir varlıkla sonlanmıştır. ki ara kademelere bakarsak grek tanrıları insan görünümündedir, isa tanrının oğludur, musa tanrıyı görebilmiştir vs vs. elbette bütün tanrılarda bir soyutluk vardır; ama bunun her seferinde artmakta.

    desmond morris, the naked ape'te dinlerin çıkışını insanın maymundan evrilişine bağlar. (bu kitap herkes tarafından okunmalıdır, görüşlerine katılmak ya da katılmamak için değil ama herkesin okuması gerekiyor.) insan bir avcıya dönüştüğü için maymunlardaki liderin vasfı gruba dağılmış ve insanlar içgüdüsel olarak güçlü bir lidere ihtiyaç duymuşlardır der morris. tanrı da bu liderin boşluğunu doldurmaktadır. ne zaman ki insanlar o boşluğa başka bir şeyler koyabilmeye başlarlar, o zaman da tanrı inançları zayıflar.

    ilk dinlerin evrildiğini kendimiz de gözlemleyebiliriz. ilkçağ inanışlarının hepsinin binlerce yıllık bir kökeni vardır. kültler birbirinin devamıdır ve bu izi sürerek tarihin başlangıcına kadar gitmek mümkündür. şimdi bir diğer kırılma/sıçramanın da bu noktada olduğunu görüyoruz. musevilik, yahudilik ve hristiyanlık inanışları tam tabiriyle tepeden inmedir. insanların bilgi birikimleriyle oluşturdukları inanışlar değildir. bu üç inanış kaynak olarak birbirini gösterir, benzer hikayeler anlatırlar; ancak anlattıkları hikayeler tarihte izi sürülebilir hikayeler değildir. demeye çalıştığım şeyi açıklayayım. bugün bir araştırmacı artemis'e tapınmanın nereden geldiğinin izini sürebilir, bu inanışın tarih boyunca ne aşamalardan geçtiğini görebilir. ana tanrıça figürünün zayıflaya zayıflaya en sonunda isa'nın annesi meryem olarak kendine bir yan rol bulduğunu da idrak edebilir. ancak aynı şeyi hristiyanlık için yapamaz. içindeki hikayeler ve inanışlar elbetteki paganist kökenleri olan, ilkçağ hatta karanlıkçağ temelli inanışlar olsalar da hristiyanlığın isa'dan öncesi yoktur. bu sebeple hristiyanlık kendi eskisi olarak museviliği gösterir, islam da her ikisini. musevilik yahudi kralları aracılığıyla geçmişe bağlanır. ilk dinlerin gelişimini arkeolojik olarak izleyebilmemiz de mümkünken üç dinde böyle bir şey de söz konusu değildir çünkü üçünün de iddiası rijitliktir. evrime hınçla karşı çıkmak da bundan ileri gelir, evrim ibrahim dinin temel ilkesi olan rijiditeye apaçık aykırıdır.

    son geldiği noktada din artık değişmediğini dayatmaktadır insanlara. bütün her şey gözümüzün önünde değişmekte iken dinin de aynı kalması beklenemez. elbette insanlık kabuğunu değiştirmek zorundadır, çünkü o büyür ve gelişirken din sabit kaldığı takdirde bir yerden sonra insan bu kaba sığmaz olacaktır.
    1 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük