merhaba. ne kadar da sevimlisin. nasılsın? acaba şimdi hangi insanın bedeninde ikamet ediyorsun. * siyah, kahverengi veya sarı renkteki dalgalı uzun saçlarınla oynarken düşünüyorum da kendimi, sen öyle tatlısın ki beyazıt. üzerindeki siyah beyaz satırları olan t-shirt ise ayrıca bir sevimlilik katıyor sana. koşmaya çalışıyor, piyanonun başına geçiyorsun hep. öyle tuşlara random basıp başımı şişiriyorsun ama olsun, bu harika birşey. sen de çok seviyorsun klasik müziği benim gibi. belki de gelecekte iyi bir piyanist olursun.
o ev tozlandı biliyor musun? senin seslerinin yankılandığı o ev tozlandı. seni özleyeceğim, beyazıt. hiç hayallerimdeki gibi olmayacaksın.. nereye ait olacaksın, beyazıt? seni özleyeceğim.. beyazıt...
ve beyazıt, seni seviyorum. hayırlı ol, terbiyesiz! *
ne güzel kokuyorsun beyazıt.. eskisi gibi.. baban gitti. gideli çok olmuştu zaten... ama sen hala varsın bebeğim. özledim onu. ama sen boşver bunları. senin baban başkası olacak herhalde. şu an sana baban diye o'ndan bahsediyor olmamın sebebi, beyazıt adındaki oğlumuzun olacağının hayalini o varken kurmamdı. benim bir oğlum olursa adı yine beyazıt olacak *, merak etme... belki saçların dalgalı olmaz ama, bu neyi değiştirir ki? bir ailemiz olduktan sonra, biz hiç ayrılmadıktan sonra... sana onun gibi resim çizmeyi öğretemem belki, kendim gibi şarkı söylemeyi öğretebilirim ama... mutlaka gel. gelen sen ol, beyazıt.