vapurda bir yabancının eli eline değmişrtir, göz göze gelmişsindir, bunu anımsayıp yüzüne kelebek konduğu andır yalnızlık.
james joyce nin ulysses romanı bu sefer anlayacağım ulan diye yeniden okumaya başladığın andır.
yalnızlık, annenin sakladığı meyveyi yediğin ve böylece çocuksu aklınla intikam aldığın andır.
yalnızlık en derin sessiz çığlığı atıp yarından itibaren diye yastığı başını koyduğun andır. ve aynı yastıkta dışardan gelen her sesin baban olduğunu sanıp sıçradığın andır.
yalnızlık bir bozkırda senin gibi tek başına bir ağacın yanına yaklaşıp aslında ne kadar kifayetsiz olduğunu anladığın sıcak bir öğle vaktidir.
yalnızlık herşeyi itiraf ettiğin andır.
yalnızlık, tek başına bir filmi izlerken filmi unutup evden kovduğunun geri gelmesini hayal etmendir.
yalnızlık, mitolojide tanrı, çölde sahabe, konserde solist, zindanda spartacus, sinemada başrol, ateşte jeanne d arc ve kuşun kanadında gezdiğin andır.
yalnızlık dipsiz bir ummandır dalmak gerekir, öyle kuma elini değinceye kadar değil, bir miktar, işte o zaman iyi gelir.