tutarlı bir gelecek sunumuna sahip olmayan, ortalama insanın korkularına göre biçimlenen, ana ekmeği komploculuk teorileri olan, günümüz türkiye'sindeki tepkisel hareketlerin ortak şemsiyesi;
bu hastalığın taşıyıcısı olan (körleştirici ulusalcılık paranoyası) k.u.p virüsünü kapanlar ilkesiz birliklerde yanyana gelirken, "cambaza bak!" numarasıyla, onların ceplerini, yüreklerini ve kafalarını boşaltıveren çok sayıda iktidarsız muhteris, kalpazan politikacı, parlayan star olarak ab yıldızlarının ve türkiye cumhuriyeti bayrağındaki yıldızın yerini oyarlar;
hastaları, "hepimiz ermeniyiz!" sözünden çok ürkerler; oysa bu sloganın, iğrenç cinayetin ardından dış dünyada ülkemiz ve insanımız aleyhine oluşan korkunç nefret ortamının önüne bir duvar gibi dikildiğini, Türkiye cumhuriyeti yurttaşlarının onurlu, mert, sevgi ve acıma hissi dolu, hoşgörülü, empatiden* haberli, dürüst insanlar olduğunu haykıran, sürü kültürüne alıştırılmış insanımın tartışmalarla, didişmelerle, şok tedavisiyle de olsa, uyanmasını sağlayan bir sözdür; bunun böyle olduğunu görmemek, göstermemek için bünyeye dalan kup virüsü sonucu oluşan insanî, toplumsal, politik hastalığın adı;
hastaları, orhan pamuk'un nobeli kazanmasından nefret etmiş, henüz yarım etkisine girmişler ise en azından hoşnut olmamışlardır*. çünkü orhan pamuk, ister romanlarında ister demeçlerinde kendisini, ortalama insanın sevdiği şeyleri söylemek zorunda hissetmeyen, gerçek bir yazardır;
hastaları, elif şafak'ı sevmezler çünkü onlar romancıları, onların istediğini yazacak satılık bir kalem olarak algılamaya eğilimlidirler; onlara göre, kalem onların değilse, hele satılık değilse mutlaka batılıktır, tersi bir olasılık asla yoktur; onlar kör de olsa, gözleri, bir roman kahramanının bile onların paranoyasından farklı düşünmesinin, linç nedeni olabileceği durumlara açıktır ve onlar böylesi toplumsal bir hastalığın mağdurlarıdır;
bu hastalığın mağdurları *soros'u sevmezler çünkü kendilerine, fikirlerine güvenmezler; açık toplum enstitüsü adlı vakıftan destek alan tüm kuruluşların soros'un fikirlerini savunmaya başlayacağını iddia ederler çünkü geçmişte birisinden para alınca onun bunun düdüğünü çok öttürmüş olmaktan, herkesi kendileri gibi bilirler;
bu hastalığın mağdurları, yanlış laiklik anlayışları ve kendi görüşlerine* güvensizlikleri nedeniyle, bu doğrultudaki kimi beceriksiz politikaları abartarak, ülkenin şeriatın kucağına götürüldüğüne inanır, başkalarını da inandırmaya çalışırlar; 1994 yerel seçiminden sonra da bu paranoya ile alışveriş edilmeyecek yerler listeleri oluşturmuş ve bu listelere kanaat lokantasını bile dahil etme paranoyasına imza atmışlardır~oysa buranın sahiplerinden biri o sırada amerika'da tarih eğitimi görüp, türkiye'deki günlerinde de bulutsuzluk özlemi adlı müzik grubunda vurmalı çalgılar tıngırdatıyordu~; bilmezler ki erbakan çizgisi (mnp, msp, refah partisi, fazilet partisi, saadet partisi, ak parti) aslında ülkemiz için bir şans olmuş ve kimi konularda cumhuriyetin ana akımlarını savunan politikalarla uyumsuz düşünen milyonlarca dürüst, muhafazakar, sahici insanla, yasal arenada politika yaparak, hem onların hem de karşısında olan kişilerin bir anlamda gelişmesini, eğitimini, sistem dışına çıkmadan modernite sürecine uyumunu sağlamış*, ülkemizin sahici bir tabana dayanan, sahici politika yapılan ana politik damarlarından birini oluşturmuştur*; kup virüsünü kapanlar, anlaşılabilir bu muhafazakar -hatta belki, zaman zaman, gelecekte, bir bölümüyle muhafazakar demokrat- çizgiden daha sapkın bir muhafazakar hareket oluşturduklarının ayırdında değillerdir;
Bu hastalığın mağdurları Kürtlerden*, Kürtlükten* hoşlanmaz, kürtçe'nin bir dil olmadığına inanır, insanları da bu zavallı teze inandırmak için çırpınarak, kendilerini de, ülkelerini de tüm dünyaya rezil ettiklerini asla düşünmezler, oysa Kürtçe; Türkçe dil grubunun dışında, hintçe, arapça, Farsça ve Avrupa dilleriyle aynı grupta olan*, kendine özgü, milyonlarca insanın konuştuğu, izin verilse, destek olunsa daha da gelişecek, ülkemizin de zenginliği olan bir dildir, onlar yanlış olarak bu dilden o kadar ürkerler ki attıkları her adım, korktuklarını başına getirecek biçimde anti-demokratik, saygısız ve barbarca olur. onlar, güzel türkçemin, yücelmek için başka dilleri aşağılamasına ihtiyacı olmayacak kadar önemli bir dil olduğunu anlayamazlar; iyi ki bu ülkede barışçı, demokrat, hoşgörülü, çok kültürlülüğe inanan insanlar var da ülkemizdeki kardeşlik her şeye rağmen* bozulmadı, bozulmayacak;
hastaları, türkiyenin limanlarının kıbrıs rum gemilerine açılmasından da korkarlar, bunu hainlik sayarlar; oysa limanlar 1984 yılına kadar, bütün bir uzuuun Denktaş dönemi boyunca açıktı;
hastaları, heybeliada ruhban okulunun açılmasından korkarlar; oysa ruhban okulu 1972 ye dek açıktı, şimdi hainlik edebiyatı yapanların önde gelenlerinin muhtemelen yakınları, o sırada 1955 deki 6/7 eylül yağmasıyla ülkeden kovulan, mallarına el koyulan istanbullu, adalı rumların üstünden rant elde etme peşindeydi; hastalığa yeni bulaşmışlar da eğer kurtulmayı başaramazlar ise, kendi çocuklarına ne yazık ki k.u.p virüsü taşıyacaklardır; (bkz: altı yedi eylül olayları)
bu hastalığa kapılanlar, onun uydurulmuş bir hastalık olduğunu düşündükleri için, gözleri gördüğü halde görmek istemez*, kalabalıktaki yalnızlığı yaşamak isterken, yalnızlıktaki kabalığa düşer, diyalektik düşünmeyi beceremediği için gördüğü ilk kişi olan, kendisini belki de tedavi edebilecek doktorun elini ısırırlar*;
bu akıma kapılanlar fikir özgürlüğünü sevmezler çünkü fikir özgürlüğü körleşmeye karşı ilaçtır, görmek istemeyenin körlüğüne ise ilaç yoktur;
yalana inanmayı bırakarak, gerçeklerle acı da olsa yüzleşerek, politik iki yüzlülüğe son vererek ancak başa çıkılabilir, tedavisi ne güzel ki var olan hastalık;
biraz sakin olma, biraz leblebi, biraz boza, biraz kendinden, tavrından, çizgisinden bilimsel kuşkuculuk, komplo teorilerini daha az ciddiye alma, bir tutam hoşgörü, çok kültürlü zengin coğrafyamızın hakkını verircesine bir doz yesevi, mevlana, yunus, hacı bektaş sevgisini alıp, bir damla demokratlık şırasıyla iyice karıştıracaksın, bir ay boyunca inat edeceksin*;
kurtulan çok kişi görüldü; ki onlar çocuklarına iyi bir miras, temiz bir isim bırakmayı hak ettiler, onlar ülkelerinin sevgili yurttaşlarıdır, yurtseverlikte şimdi kimse ellerine su dökemiyor.