imf' nin para politikasının hayata yansıtmaktır adetâ. açıktan kredi verip borçlandırmaya dayanır sistem. birinden, çok da ihtiyacınız olmayan bir iyilik görüp karşılığında hayat boyu esir olmaktır.
birini seversiniz, böyle başlar her şey. onu rahat ettirmek istersiniz. sanırsınız ki, yanınızda rahat ederse o da sizi sever. halbuki yok öyle bir şey. insan sırf yanında rahat ettiği için aşık olmaz birine. yani aşk çok komplike bir duygu.
çocuk sahibi olunca artar bu illet. "aman karnı acıktı doyurayım, altını pisledi temizleyim, aman ağladı kucağa alayım, okulu var, sınavı ar, stresi var üstüne gitmeyim. " bitmez de o çile. lise/üniversite tercihi, işbuldu/bulamadı krizleri, evlenecek yuva kuracak sancıları hep devam eder. anne babaalar anlamsızca paralar kendini. böyle böyle hayatınızı sizden çıkana endekslemiş olursunuz. sonra da ufacık bir anlaşmazlıkta kafaya kakarsınız. senin için sabahlara kadar çalıştım, senin için saçımı süpürge ettimler uçuşur havada. yemedim yedirdim, giymedim giydirdim türevi temcit pilavları sürülür sofraya. halbuki bir düşünün, bu fedakarlıkları istedi mi sizden çocuğunuz?
yaşlanıp da köşeye çekilince hep pişmanlıklar baş gösterir. hayallerinizi yaşayamamış olmanın verdiği düşünceli hal bırakmaz yakanızı. içinize sindirememenizin verdiği olmamışlıkk hissi kekremsi bir tat olur hep damağınızda. halbuki hayatınıza giren hiç kimse sizden bu denli bir özveri beklememiştir.
vel hasıl-ı kelam; insanın başkaları için yaşaması kendisini bıçaklamasıdır. benliğini yok sayması ve kendini incitmesidir.