msn aşkları; herkes istediği kılıkta, kurduğu düşe başkasını ortak etme telaşında, sahteliğin ortasında, pek tabi gençlerin, yalnızların ve dibe vurmuşların tekelinde.
yeni imkanlar sunulmuştu artık insanlara. eskiden ancak yakın çevresiyle sınırlıyken bir takım olanaklar, artık insanların ayağına kadar gelmişti en uzak mesafeler. açılan bir pencereyle, dünyanın herhangi bir yerindeki insanla iletişim kurulabiliyordu. oysa karşı apartmandaki kızla bile konuşmak hayalken bir titreşim kadar yakındaydı ülkenin öbür ucundaki kızlar. bırak sevgiliyi, köşedeki pastaneye gidecek arkadaşı olmayanlara gün doğmuştu resmen. yüzyüze iki kelimeyi bir araya getiremeyecek insanlar yazı dilinin evrenselliğinde bürünüyorlardı hiç olmadıkları kılıklara. seçilmiş en güzel fotoğrafları profillerinde, bakışlara, ses tonlarındaki vurgulara, titremelere, dokunuşların sıcaklığına değil yazılan kelimelere aşık olmaya başlamıştı genç ve her daim kendini genç hissedenler. yalnızlar...
gönderilen gülü kurutması gerekmiyordu artık sevgilinin, gönderilen (F) pencereyi kapatana kadar vardı zira. gülünce gözlerinin ışıltısını görmüyordu karşı taraf, sarı yuvarlak kafa ne kadar parlıyorsa onunla idare ediliyordu. ilgi istenildiğinde bağırarak "beni dinle!" diye haykırmaya gerek yoktu, titretiyorlardı onun yerine. kızgın surat, ne kadar kızgınsa o kadar etkiliydi sinirlilik hali ve pek tabi büyük harfler eşliğinde. caps lock on!
o günlerde elele tutuşmuyordu çiftler, öpüşmüyorlardı, sarılmıyorlardı ve hatta birlikte uyumuyorlardı. biri yazıyordu, diğeri onaylıyordu. böylece yaşanmış gibi hayal ediliyordu söz konusu eylemler. "seni öpüyorum", "öp bitanem, ben de öpüyorum deli gibi". bu kadar basitti işte.
ne ilk buluşma telaşı, ne kıyafet seçme telaşı, ne lüks mekanda hesap muhasebesi ne de sevişme eşiğini beklerken tırnak yeme müddeti... hepsinden sıyrılmıştı insanlar. buluşmaya leş gibi kokar vaziyette, en silik tişörtü ve altında boxerı olduğu halde dahil oluyordu erkekler. kızlar? onlar da erkekler nasıl hayal ediyorsa o şekilde.
ilişkinin bitmesi, bir engelle-sil komutuna bağlıydı. emin misin diye soran ise en yakın arkadaşın değildi, teknolojinin ta kendisiydi.