eger babanızı 5 senedir görmüyorsanız , evde otururken babanın gelecegi haberini alıp ; "acaba şu an nerededir" , "acaba bakkalın köşeyi dönmüşmüdür" , "acaba kaç saniye var" diye hesaplamalar yapıyorsanız , balkona geçip babanın yolunu yordamını nefesini herşeyini gözlüyorsanız , anne içerde "oglum herşey bitiyor artık baban dönüyor" diye aglıyorsa ve siz tüm metanetizi korumak zorunda oldugunuzu biliyorsanız , babaya söyleyecek bi kaç afili lafınızın oldugunu düşünüyorsanız , komşular bile sizin telaşınızla camlara çıkmış köye gelen mercedesi bekler gibi etrafı kesiyolarsa sizinde onunda artık aglamaması için hiçbir neden yoktur.
eve girince "herşey bitti" diyerek boynunuza sarılıp aglaması bile onun "güçlü baba" profilinden dışarı çıkmasına neden olmuyor.aklıma çocuklugum geliyor.babaanneme elimdeki kalın zinciri tutup "babaanne babam bu zinciri koparabilir mii" dediklerim geliyor aklıma , o benim için aslında neymiş sorusuna cevaplar yağıyor aniden.
yine vakt-i zamanında ; sıkıntılı bir dönemde baba salonda yalnız oturmaktadır.içeri tüm patavatsızlıkla girilir , o anda tamamen tesadüf eseri babaya bakılmaz , telefonu şarja koymak için prize dogru hamle yapılır , tam o esnada bir hıçkırık ve ardı sıra gelen burun çekme sesi duyulur."telefonu şarja koymak keşke daha kısa sürse" diye düşünürsünüz , baba toplanmaya baslar , sizde kafanızı tekrar kapıya dogru hızlıca çevirip "aaa çay koyayım ben" diyerek dolu gözlerle olay mahalinden uzaklaşılır.hayat tiyatrosunda "babanın ağladığını görmemek" sahnesini oynamak için bazen böyle rollere bürünülür.