''destan sever misin?'' diye söylenirken destan sahnesine sokuluyor insan zaten.
alexandria'nın bir o kadar yerinde mimikleri ve konuşması var ki, ne bir fazla ne bir eksik; cuk her sahnede... en sondaki hikayenin sonunu değiştirme anında ağlayarak ikna etmesinden bahsetmiyorum bile... muazzam.
heh giremedim bi türlü şu konuya, görselliği. o ne ya? yönetmeni kim diye merak etmediğim filmin arkasından Tarsem Singh çıktı. araştırmalarımın arasına aldım, çünkü cahillik kötü bi şeydi. **
tablo sergisi minvalinde ardı arkası kesilmeyen sahneler müthişti zaten.
bi gerçek bi uydurma, bi gerçek bi uydurma dünyaya gidilmesi ne kopukluk oluşturuyor ne de abartı. akıyor adeta, alexandria'nın samimiliği ve roy'un sadeliğiyle.
aklıma peşi sıra kurgu'nun peyderpey yedirilmesi geliyor. gözüm artık yeni filmlerde alexandria'yı arıyacaktır. adı başka da olabilir tabii.*
ez-cümle; filmler üzerine yazan çizen bi arkadaştan aldığım öneriyle izlediğim zamanın bi dakikasının dahi boşa gitmediğinin göstergesi olan destana göz kırpan sinema. *