kadınların, yani kızların olgunlaşmaya başladıktan sonra ölünceye kadar hiç aklından çıkarmaması gereken gerçektir. bunun fiili veya müstakbel kocası olması bir şeyi değiştirmez.
hiç düşündünüz mü, neden gerçekten samimi olan erkekler bekaret konusunda ısrarlı veya takıntılı oluyorlar? çünkü, bu vasfın müstakbel eşlerinin tasarrufuna veya insafına bırakılmış bir şey değil öz be öz kendi hakkı olduğuna tüm benliğiyle inanır. beğenin ya da beğenmeyin bir erkeğin evlilikten anladığı gerçek budur. ha, ben böyle de çok rahatım diyorsanız, bir şey diyemem. sadece 50 yaşınıza geldiğinizde görürüm sizi derim.
bu işin evlenmeden önceki kısmı. asıl önemli kısmı evlendikten sonra başlar. bir kadın ben evlendim, iki de çocuk yaptım diye götü, başı salıyorsa kocası onu yeteri kadar sevmediğini düşünmekte haklıdır. erkekler, öyle kadınlar gibi kuru kuruya seni seni seviyorum laflarıyla tatmin olmaz. karşılığını görmek ister. saçına, başına, kilosuna dikkat etsin ister. kendisini heyecanlandıran o eski formunu hiç bozulmasın diye ne kadar gayret gösteriyor, akşamları giyinip süslenip cilveli bir şekilde kapıda kendini karşılıyor mu? buna bakar.
tamam, sevmek maneviyat ama manevi bir dünyada da yaşamıyoruz. şimdi ben belden aşağısı balık olan bir deniz kızını sevsem ne olacak, hadi sevdim diyelim evlenmeyi düşünmek için salak olmak gerekir. iş icraata geldi mi nerden bakarsan bak, olay kilit...