barda

entry372 galeri video2
    17.
  1. her anı, her bir karesiyle bir serdar akar filmi. yine sert, karanlık, karamsar. ne haybeye umut dağıtıyor, ne de izleyicinin vicdanına oynuyor. kurtlar vadisi macerasını doğru yorumlayıp çizginin dışına çıkardıktan sonra, bilenlerin bildiği yol gemide'nin ardından barda devam ediyor.

    şiddeti şiddetle anlatıyor hikaye. öyle ki, filmin başından sonuna kadar izlenen kan ve gözyaşı dolu sahneler, bütün o dayak, tecavüz ve işkence görüntüleri, duyulan çığlıklar bir noktada bütün bunların gerçekliğinden şüpheye düşürüyor insanı. ki, tam da bu sırada hatırlanıyor bu filmin yaşanmış bir olaydan yola çıkarak yapıldığı. sorular, sorgulamalar başlıyor böylelikle.

    --spoiler--
    bizim olduğumuz yerde her şey bizim yüzümüzdendir
    --spoiler--

    şiddet, filmin hafızalara kazınan bu repliğinin düşündürdüğü gibi tuhaf bir sahiplenme güdüsüyle ortaya çıkmış ve dahası içselleştirilmiş bir olgu. bir olgu evet, gerçek. aksine inanınca yok olmuyor, lanetleyince kurtulmuş olmuyor insanoğlu. serdar akar anlatısının bunu hissettirdiği an, izleyicinin "sebepsiz" yere "masum insanlar"a şiddet uygulayan bu "kötü"lere hiç de lanetler yağdırmadığını fark ettiği an. hatta hikaye bazı anlarda öyle bir hal alıyor ki, kendini o "kötüler" safına yakın bir yerlerde buluyor izleyici. bütün eksikliğini, yaşanmamışlıklarını kendi gerçek hayatlarında yansıtma biçimini şöyle bir aklından geçiriveriyor(tgg!); anlıyor ki, bu insanlar da bizim aramızda, bizden; tanıyoruz onları, biliyoruz. ve şiddet, onlar kadar bizim de içimizde.
    (evet, bu son cümlelere katılmayacak ya da yadırgayacak olanları sevgi kelebekleri olarak uçuştukları dünyalarında bırakarak devam ediyorum.)şiddet insanoğlunun doğal bir parçası, şiddet kendiliğinden. filmin meselesi de "bunu yapan insan olamaz" meselesi değil bu yüzden. film, bütün iyi filmler gibi sorularını soruyor ve aradan çekiliyor; nihayetinde, haber bültenleri ve gazetelerin üçüncü sayfaları biraz daha gözümüzün önünde...

    film konusu itibariyle kendini tuzağa düşürüp, bizzat şiddete özendirir bir yola girmesi pek mümkün olduğundan ince detaylarla örülmüş ve ustalıkla işlenmiş.

    --spoiler--
    biz arkadaş olmak istemiştik diyor kötülerden birisi. biz ayı mıyız? diyor diğeri, boynunda parlayan asker künyesi. ve giydikleri, küfürleri..yerli yerine oturmuş bir futbol vurgusu ve konu futbol olduğunda birbirine yaklaşan iki taraf...
    --spoiler--

    filmin temposunu yavaşlatan ve hikayeyi bölen mahkeme sahneleri bütün bu olup biteni anlamlandırma çabasını yansıtıyor. peki şimdi ne olacak? karşılığı nedir bu yaşananların?
    bedeli, cezası nedir?..

    --spoiler--

    "adalet, insanların vicdanını rahatlatacak şey değildir" diyor bir yerde hakim. "kanun var diyor, usül var; karar buna göre verilir" diyor. "ben mi salıyorum hapisten bunları?" diyor.

    ne ikna edebiliyor bu sözler, ne de yalanlanabiliyor.

    hakimin karşısında sıradışı ve hukuk dışı bir savcı. insanın kanını donduracak bir adalet girişimine geçmeden önce "ya senin kızın olsaydı o tecavüze uğrayanlardan biri? diye soruyor. hakimin cevabı: "tecavüz edenlerden biri ya oğlun olsaydı?"

    en karamsar yanı da bu hikayenin. adalet kavramı hakkında duyulan şüphe, neredeyse adaletin imkansız olduğu yargısına kadar gidiyor. ister filmde gerçekleşen infaz sonunda, ister tam zıttıyla ya da izleyen herkesin kendi anlayışına göre belirleyebileceği bir "son"la hiç fark etmiyor: adalet yerini hiçbir biçimde bulmuyor. ben korkuyla çıktığımı biliyorum sadece sinema salonundan.

    --spoiler--

    aliye'den değil de mustafa hakkında her şey filminden tanıyanları şaşırtmayacağı için nejat işler'in performansından ayrıca bahsetmeye gerek yok. sahnelerin zorluğu göz önüne alındığında, ilk kez bir sinema filminde yer alan isimler de dahil olmak üzere her oyuncunun başarılı olduğunu söylemek mümkün. aynı şekilde onbeş gün gibi bir süreye sıkıltırılan çekimler için görüntü yönetimi, bir fabrika alanını ustalıkla bara çeviren sanat yönetimini ve insanı soundtrack almaya ikna eden müzikler için selim demirdelen'i takdir etmek bu sonsuza uzayan yazının son cümleleri olsun.

    --spoiler--
    mahkumlar(kararlı insanlar!) rolünde çağan ırmak, zeki demirkubuz ve bizzat serdar akar'ı görmek çok hoştu. türk sinemasına inananları, bu inancının bedelini bugünlerde vizyonda olan türden malum türk filmlerini izleyerek ödemek zorunda bırakmayan bu isimlere teşekkür etmek de yazarın kişisel borcudur.
    --spoiler--
    13 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük