"45 yıl kadar önce yakup kadri'yle ankara palas'ta baş başa öğle yemeği yiyorduk.
zamanın ünlü siyasetçileri, tek parti döneminin hamaset edebiyatından uzaklaşarak, mistik nutuklara doğru tırmanıyorlar ve seçmen yığınlarına şöyle diyorlardı:
- siz isterseniz hilafet'i bile getirebilirsiniz.
çünkü seçmen yığınları; hazine'den geçinmeli egemen kadroların, batı'lılaşma olarak 'çağdaş üretim' yerine, 'çağdaş tüketim'i benimsemelerine; aynı tüketimi yapamadıklarından ötürü, tepkiliydiler. tepkilerini de, ankara egemenlerine karşı, 'islam'dan çok kafirliğe yaklaşmak' suçlamasıyla göstermek eğilimindeydiler. komünist, yahut sosyalist partilerinde örgütlenecek durumları yoktu.
yakup kadri'ye:
- neden cumhuriyet'ten sonra da, istenilen sonuçlara varılamadı, diye sormuştum:
- ankara'nın yeterli kadrosu yoktu; eski babıali kadrosunu taşımak zorunluğu doğmuştu ankara'ya. onlar da alışık oldukları eski tavır ve yöntemleri taşıdılar yeni döneme, demişti.
ve vaktiyle tevfik fikret'in, ittihatçıların uygulamalarından karamsarlıklara düştüğünde yazdığı gibi:
"yerde sürüklenen osmanlı, kurtuluş doruğuna erişememişti yine. oğlu haluk için bile, ezeli bir şifaydı aldanmak."