- daha önce bir entry'mde de bahsettiğim gibi, harry ve voldemort'un kuleden atlama sahnesi gerçekten ama gerçekten gereksiz olmuş. o ne öyle uçuşmalar, birbirinin yüzünü tırmalamalar falan? o sahneyi hiç çekmeyip inanılmaz kısa kalmış olan snape'in düşünseli kısmını uzatsalarmış keşke. filme hiçbir katkısı olmayan bir sahneyi eklemektense, koca hikayenin neredeyse temeli sayılabilecek bir şeyi kırpa kırpa kuş kadar bırakmayı tercih etmişler, olmamış.
- en sonundaki prologda 'teddy lupin nerde lan?' dedirttiler valla. ayrıca harry'nin oğluna * acayip gıcık oldum, nedense. bununla birlikte, o makyajlar da hiç gitmemiş arkadaş. her ne kadar hermione'ye olgun bir tip yakışmış olsa da ginny'ye abajur kafa hiç gitmemiş. malfoy ve oğluna da biraz daha yer verilebilirdi diye düşünüyorum.
- snape'in ölüm sahnesinde, gözyaşlarından anı çıkması da ne ola ki? bu adam kendisi çıkarıp vermiyor muydu harry'ye anılarını? ayrıca pek bir yavan geldi bana o sahne. biraz daha duygusallaştırılabilirdi.
- voldemort'un ölüm sahnesi de, aynı şekilde, boş geldi. yanlış hatırlıyorsam düzeltiniz efendim, ama harry voldemort'u avada kedavra'yla öldürmüyor muydu? ayrıca öldürmeden önce, aralarında, olayı özetleyen bir diyalogun geçmesi lazım, o da atlanmış. derilerinin dağılması, uçuşması falan... ne bileyim, dandik, baştan savma geldi.
- fred'in ölüm sahnesine de harry, ron ve hermione'yle birlikte şahit olmamız gerekiyordu, onu da göremedik.
- bellatrix'in ölümü de hiç ama hiç olmamış. nasıl patladı lan o kadın?
not: şimdi baktım da, ölüm sahnelerinin hepsi sakat yahu.
- harry ve ginny'nin öpüşme sahnesi nasıl bir şeydir yahu? o ne duygusuzluktur, o ne vurdumduymazlıktır?
filmin hatırlayabildiğim falsoları bu kadar. şimdi geçelim övgülere:
- neville'in son filmde ve birazcık da olsa ön plana çıkarılması beni mutlu etti. ayrıca, bu çocuğa saf aşık olmak yakışıyor.
- ralph fiennes'a oldum olası hayranımdır. voldemort'u oynayacağını duyduğumda da sevinçten çıldırmıştım. açıkçası, oyuncuları seçenler, emma watson, daniel radcliffe ve jim broadbent haricinde, beni hiç hayal kırıklığına uğratmadılar. neyse, uzatmayalım. voldemort'un o kanlar içindeki halini görünce ürperdim. o sahne mükemmel olmuş.
- kitapta olmamasına rağmen, voldemort'un başını çektiği ölüm yiyenler ordusunun hogwarts'ı direkt cepheden alan o tepedeki görüntüleri, tek kelimeyle, muhteşemdi. tlotr havası almadım değil, ama gerçekten çok iyi olmuş o sahne.
- neville ve kapkaçırcıların köprüde karşı karşıya geldikleri sahne ve sonrası çok eğlenceliydi. neville'in, kalkan büyüleri kırıldıktan sonraki yüz ifadesini asla unutmayacağım.
- görsel efektler şahaneydi. devler, heykeller, ruh emiciler, süpürgeyle yardıma koşan wood ve ekibi ve çatışmanın bütün o karmaşası, gerçekten çok iyi efektlerle, çok iyi şekilde aktarılmış. aynı şekilde, ejderha'yla gringott's'tan kaçış da öyle.
- helena bonham carter'ı ergen bir kızı canlandırırken de görecekmişiz; ki gördüğümüz de iyi olmuş. o manyaklık, kafadaki eksik tahtalar gitmiş, elini ayağını nereye koyacağını bilemeyen bir bellatrix gelmiş. şimdi hatırladım, tekrar güldüm.
velhasıl-ı kelam, şimdilik söyleyeceklerim bu kadar. aklıma gelirse daha da yazarım. ne kadar kötü olursa olsun, insan yine de üzülüyor be. çocukluk, ergenlik, gençlik yıllarımı geçirdiğim koca bir efsane bitti sonunda. hiç bitmeyecekmiş gibiydi oysa. oy oy oy...