güneşin kendisini nefret ettirmeye başladığı saatlerdi. kartaldan eve dönmek üzere otobüs durağına doğru yola koyuldum. büyük bir beton asfalt yığınının üstün kızartıldığımı hissediyordum. güneşin ilk direkt maddelerinden uzaklaşacak bir gölge arıyordum. durağın hemen yanına konumlanmış bir simitçi ve insanlığa büyük faydası şemsiyesi ile durağın hemen yanında duruyordu. şemşiyenin sadece sol kısmında 2 metre kareden daha küçük gölgesinin altında 4 kişi bekliyorduk. simitçi bu esnalarda tezgahını bırakıp otobüs içerisine su satışına gitmişti. o andan itibaren denk gelen sırasıyla 3 kişi beni bu tezgahın yetkilisi konumunda düşünmeleri beni iyiden iyiye kıllandırmaya başlamıştı. hemen oradan uzaklaşma ihtiyacı duymuştum, zira kimsenin işinde gözüm yoktu, kimsenin ekmeğiyle oynamak istemem.