satranç

entry891 galeri video1
    33.
  1. Altmışdört karenin sekiz cephesi benimdir
    yılan yüzlü birileri piyon demiş adıma
    kolayca harcanacak bir nesne yani,
    düş odaları sığ olanların ellerinde
    mermi sesinden ürken asker gibi
    kendimi aranırım bulunduğum siperde,
    ardım sıra dizili omuzu kalabalıklara
    hiç bıkmadan anlatırım bu gerçeği;
    benimle başlar savaş biter benimle

    Düşünce tarlasında iki karedir yerim
    kalın duvarlarımın olduğu söylenirse de
    burçlarımı tutanların acemiliği yıkar beni
    açılır bütün kapılar içten fethedilirim,
    işte o an başlangıcıdır sarsıntının
    ya uyanıksa,biliyorsa bütün becerilerimi
    tek kaleyle de savunabilir ülkesini
    göğüs kafesinden ırmaklar akan biri

    Siyahtan beyaza ya da tersi 'L' ler çizerek
    eşimi aranırım birlikte koşmak için
    gökülkeden geliyorsa şahin gözlü binicim
    kırılır kilitleri şaha giden yolların,
    küçücük bir çakıltaşı dağlaşır önümde
    kesilir dermanı rüzgarla yarışan yüreğimin
    kuralları hiçe sayan binicim acemiyse
    başlamadan biter savaş tökezler ayaklarım

    Çarpraz kulvarlarda gidip gelmektir işim
    eşimle çıkarım yollara aynı at gibi
    fil denince uzun hortumlu,iri cüsseli
    bir de Kartaca Komutanı Hannıbal'in
    yakarken Roma'yı gücünden yararlandığı
    kalın derili acayip bir hayvan gelir akla
    oysa avuç içine sığan bir çift oyun taşıyım
    okyanuslarında dolaşırım düşüncenin

    Tanrı'yı cebinde taşıyan bir vezirin ülkesi
    gül bahçesi gibidir,aşklar meşkler içinde
    geçip giderken ömür kimseler kahır çekmez,
    insanlığını unutup da tanrı sanırsa kendini
    bir koyup beş almayı düşünür evvel aklıyla
    eksildikçe çıldırır bir kumarbaz gibi
    ol saltanatın yeller eser yerinde

    Taç kimin başındaysa şah odur,deli ya da veli
    atadan kalma nişanesidir hükümranlığın,
    titrek bacaklı bir çocuksa bürünür kaftanına
    tersine de akacağını sanır ırmakların,
    bir sabah ay'ın güneşi öptüğü saatlerde
    dağları yüreklerinde taşıyan birileri
    sökünce menteşelerini saltanat kapısının
    kenevirden yapıldığını anımsar urganın

    Uyanıkken rüya görmeye başladı mı insan
    hayatın tartısına vurmalı kendini
    avuçlarına doldurup toprağı koklamalı
    kor ateşlere yaslamalı başını ki
    ömrüyle içinde mi gerçeğin anlasın,
    yoksa suların üstünde yürüdüğüne
    ay'ı ortasından ikiye böldüğüne
    ölüleri dirilttiğine inanır
    uğruna kurban olduğu şahin

    Kırmızı akıyor damarlarımızda kan
    genizlerimizi yakıyor gözyaşının tuzu
    aynı güneşle ısınıyoruz zamanın karelerinde,
    karanlığı tel tel bölen şimşeğin
    gökgürültüsünün içimize saldığı korku
    doğduğumuz mağaraları gösteriyor bize,
    bir insandan kral yapmak;kah kah kah
    birlikte oynadığımız bir oyundur yaşamak.
    * *
    6 ...