sözlük yazarlarının itirafları

entry163155 galeri video563 ses32
    30516.
  1. pazar günlerini pek sevmem. herkes aile kahvaltılarını yaparken ben eksik olan neremle doğdum diye düşünmekten kendimi alamam çünkü. sanki O'ndan sonra gelen günleri severim de, bir pazar eksik kalsın. aslında severdim ben. her günü, her geceyi hatta abartırdım severdim ben her anı... hümanisttim biraz galiba. sevdiklerim beni terketmeye başlayana kadar. bir bir...

    boş konuşan biri olmadım hiç. evet bazen saçmalardım ama saçmalamazken söyleyeceklerimden korktuğumdan istemli bir saçmalamak haliydi bu benimkisi. kendilerini akıllı sananlar bana aptal dediler. gittiler. ama gidenlerin hepsine üzülmedim. vardılar ama yoktular, onlar canımı yaktılar, yokluklarıyla.

    yalnız büyüdüm ben. ondandı hep düşünmem. günlerce, gecelerce bir noktada ölüp ölüp dirilmem. gözlerimi kapatıp rahat bir nefes aldığımı hatırlayamıyorum hiç, olmadı kalbim dahil her parçamı emanet edebileceğim biri, ondan belki. yavaş yaşadım biraz. atıcağım en ufak bir adımı bile düşünmek zorundaydım. yalnız başıma. bu kadar kalabalıkken bu kadar yalnız başıma düşünmek zorundaydım. hangisi doğru hangisi yanlış hep kendim seçmek zorunda kaldım. babam, elin sobaya değerse yüreğinde ateş yanacağını öğretmemişti mesela. dokunarak öğrendim, mecburdum. ben duyarak değil yaşayarak öğrenmek zorunda bırakıldım anlayacağınız.

    son zamanlarda hep çocukluğum aklıma geliyor. özledim galiba biraz. ne zaman kırmızı bisikletli bir kız çocuğu görsem kendim geliyorum aklıma. nasıl da düşerdim. düştüğüme nasıl da ağlardım, kimse bana ilerde çok ağlayacaksın sakla gözyaşlarını demedi. o yüzden çok düştüm hep ağladım. hatta ilk bisiklet kullanmayı sinem ablam öğretmişti de benim yüzümden sokak direğine çarpmıştı kafası. çocukluk işte. bisiklet sürmesini öğrendim ben ama belki de ilk kez öğrendiğim bir şey benden başkasının canını yakmıştı. tuhaf bir his yaşayınca anlarsınız. ama kafanızı direğe çarpmayın sancılı bir öğreniş olmaması açısından yararlı.

    hayvanları çok severim ben. ama onlara dokunamam. fobim var,dokunamıyorum işte hayvanlara. yani sizin anlayacağınız seviyorum ama uzaktan.

    onsekiz yaşındayım. bu yaşa gelene kadar tonla hayalim vardı. halen de öyle. büyük adam olmak istemiyorum. hayallerimin arasında hiç ev, araba, boğaz manzaralı bir yalı olmadı. zaten iflas ettikten sonra zengin bir babam da olmadı hiç. ben sadece bir aktrist olmak istedim. ama söyledikleri dört duvarın arasına sıkışıp kalan bir aktrist değil. sonsuz seyircisi olan bir sahnem olsun istedim. bir de hep yazmak istedim. dünyadaki bütün kalemler bitene kadar. içimde filizlenen en son can parçasına kadar yazmak istedim. öldükten sonrasında da zaten sizlere görev vermiştim. ben mezarıma çiçek istemiyorum, yazdıklarımı getirin her gelişinizde. odamın her yerinden bir kağıt çıkar illaki. anlatmışımdır. yaşarken lüzum görmeyip konuşmadığımız hayatımı ben öldükten sonra yazdıklarımdan öğrenirsiniz belki ya da sessizce başucuma bırakıp gidin. tanrı orada ne yaptın diye sorarsa ben de etrafımı çepeçevre saran kağıtları göstereceğim. bunları yaptım diyeceğim. verdiğin aklı kullandım, düşündüm hep, düşündüm de kendimden başkasına anlatamadım.

    bir an varki kendini bilmez diyorum ben ona doktorun biri böyle devam ederse lösemi olacaksın demişti. şimşekler çakan beynimde en şiddetli yıldırımı onun tıp diplomasının üstüne ve bunları söyleyen dilinin üstüne indirmek istedim. ama yapamadım. sustum sadece. bir süre iğnelerden süzgeç olmuş bir kıçla (afedersiniz ama başka bir tabir cuk oturmadı) dolaştım. sonra bıraktım işte. ben zaten uzun bir ömür istemedim tanrı dan. hep şunu söylemişimdir kendimi bildim bileli "ben uzun bir ömür dilemiyorum, sadece hayallerimi gerçekleştirebilecek kadar süre istiyorum. eğer tüm hayallerim daha onsekizimdeyken gerçekleşicekse tamam onsekizimde teslim edebilirim toprağa bedenimi. ben sadece hayallerimi gerçekleştirebilicek kadar bir ömür istiyorum, daha fazlasını değil."

    bazen çok iyi biriyim ama bazen de çok kötü biri. oysa beni defalarca aldatan insanlara kötü olamadım hiç.

    yaprak sarması geldi aklıma şimdi. çok severim ama birtek annemim yaptığını yerim.

    patates kızartmasını çok severim ama sadece fatih abi yaptığı zaman.

    ben iki öğretmen sevdim can gibi böyle içten, öğretmenden daha çok şey ifade eden. görevi ders ziliyle bitmeyen iki öğretmen tanıdım. biri saliha leylak, diğeri bayram cansever. biri anne oldu alfabeyi öğretti, diğeri abi oldu beni ağlarken gördüğünde hayatı anlattı.

    yedi yıl halk dansları eğitimi aldım. sahneye ordan alışığım.

    her sabah kalkıp koşmaya giderim. dansı bıraktıktan sonra alışkanlık kaldı.

    çok dağınık olan odam aslında benim disiplinimdi ama annem hiç anlamadı.

    insalara çok değer veririm. severim. sevmekten zarar gelmez lafına inandırdım kendimi. hep zarar gördüğüm halde, yine de inandırdım kendimi. bu da bir meziyet olsa gerek.

    içki içmeyi hiç sevmem. tadı da iğrenç zaten nasıl sevilsin ki. ama bir kez sarhoş oldum.(içkiyi sevmeyen biri sarhoş oluyor, bu kadar da tezatım işte) çok güldüğümü, bir o kadar da çok ağladığımı hatırlıyorum sadece. sonrasında hazal' ın beni eve götürmeye çalışması aklımda kalan. yazık kıza az kahrımı çekmedi. arada şikayet eder benden tabi ama yine de bensiz yapamaz bilirim. (hadi itiraf et hazal)

    aslında unutmak benim için zor değil, yeter ki isteyim. gamsızım ama sadece isteyince. dedim ya obsesifim diye. taktım mı takıyorum işte.

    ben kırmaktan korkarım herkesi ama eğer istemli kırdıysam zorlasan da yapıştıramazsın bir daha.


    ve son olarak, eğer bu yazıyı sonuna kadar okuyan biri varsa mutlaka bana mesaj atsın, ulaşsın. çünkü kimsenin okuyacağını sanmıyorum.

    hoş kalın.
    14 ...