ailecek severek izlediğimiz, güzel deniz altı sahneleri olan, bir noktadan sonra nefes almayı unutturan başarılı bir filmdir.
--spoiler--
bir kere o kadar tırmanıcılık bilgisi olan victoria kızımız, hiç mi öğretmediler öyle atraksiyonlu yerlerde, ip üstünde falan saçlarını toplamayı sorarım sana? adam sana demiyor mu bıçak kullanma diye, eşek başı mı o, sen biliyorsun da o mu bilmiyor be kızım? sonra tabi ölür gidersin işte.
frank ve oğlu josh'ın dramı gerçekten gözleri dolduracak cinstendi. kubilay han şiirini oğluna öğretirkenki sahne duygulandırıyor insanı. baba oğul tam birbirini tanımaya başlayıp yakınlaşmışken ve frank'e bir şey olmaması için dua atmeye başlamışken o salak carl ne diye saldırıyorsun insanlara? vahşi misin hayvan mısın, eşkiya mısın oğlum sen? çokça küfrettik sana, bunu da bil yani.
josh'ın filmin sonunda kurtulmasıyla derin bir oh çektirmiştir. bebek gibi oğlandı gerçekten, iyi ki bir şey olmadı da üzmedi bizi. oyunculuğu da gayet güzeldi. babasını suya daldırırken içim parçalandı resmen. frank zaten mükemmel bir karakterdi, hayran bıraktı kendisine.
dalış ve mağaracılık konusunda teknik eksiklikler ve mantık hataları göz ardı edilebilecek cinstendi filmin genel başarısının yanında. profesyonel olmayan kişiler için de pek göze çarpıcı hatalar değildi zaten.
genel olarak kesinlikle beğendiğim bir filmdi. buried ve 127 hours kadar nefes darlığı yapan ve geren bir film değildi en azından.
--spoiler--