vicdani ret hakkı falan değildir efendim.
ülke zora girdiğinde koşarak askere gitmek çok başka bir durum sakın ha kimse bunu karıştırmasın ağzına tekme atarım.
bakın çoğumuz hatırlayacağız 300 spartalı'da bir sahne vardı. hani leonidas, onlara yardıma gelen dost ordudaki askerlere soruyordu:
- senin mesleğin ne asker?
+ demirci efendim.
- ya seninki?
+ heykeltraş.
- spartalılar! sizin mesleğiniz ne?
evet hatırladınız sanırım.
abim mühendisin askerde ne işi var?
mühendisi doktoru mimarı geç; askerliğe fıtratı uymayan adamın ne işi var?
hayır bu adam ne anlar silah tutmaktan?
sokaklarda o kadar ipsiz sapsız serseri var.
ver kardeşim bunlara güzel bir maaş.
psikopatlıklarını dağda kullansınlar. ülkeye'de faydaları dokunsun değil mi?
profesyonel ordu şart şart şart!
diyarbakır şehitlerinden birisi yıllardır dostumdur. en yakın arkadaşlarımdan birisidir.
ne anlar abi o çocuk savaşmaktan? adam bilgisayar programcısıydı ne anlar askerlikten?
bakın başka bir örnek geldi aklıma.
yaz okulunda dersime giren bir hoca anlatmıştı.
bilirsiniz almanya kimyanın başkentidir.
peki almanlar neden kimya'da bu kadar ilerideler?
düşünün hocam şimdi türkiye 2. dünya savaşının demirbaş ülkelerinden birisi olsun.
erkekler size soruyorum; ne yaparsınız?
evet duyuyorum cevapları: "en önde giderim aga".
neden gidiyorsun? işine baksana.
önden asker gitsin sen neden gidiyorsun?
işte almanlar da böyle yapmışlar.
bir eğitim kurumu imha olduğunda koşa koşa başka kuruma sığınmışlar.
o da gittiğinde derslik bulmuşlar.
ve geldikleri nokta ortada.
asker millet olmakla*, 100 sene önce kahramanca kazandığımız savaşla gururlanmak gibi zaaflarımız var.
bu zaaflar çok tehlikeli.
o savaşı gerçekten inanılmayacak şekilde kazandık evet. ama sonra ne oldu?
bir arpa boyu gidemedik. şeriat gelecek zırvalarıyla yıllarca uyuttular.
sağcı solcu diye yıllarca uyuttular.
hacım bırakın başkalarının işini de herkes kensi işini yapsın.
ilerlemenin başka yolu yok.