tuna köken olarak şairlikten gelme bir arkadaşımız ve bitabii eserleri de bu etkiden arınamıyor kolay kolay. Genelde kendini şiirsel bir dille ifade etmeye çalışıyor, olayın analizinden ziyade durumu, ruh tasvirlerini yeğliyor. Yani bir nev'i (bkz: yılmaz odabaşı) veya (bkz: nevzat çelik) tadında eserler ortaya koymaya çalışıyor. Şimdi bu türde en büyük sıkıntı, kitapların hacminin normal eserlere oranla çok daha küçük (takribi 200 sayfa) olmasıdır ki bu da insanın kitabı başladığı gibi bitirmesine ve kendisine 'olaylara neden bu kadar dar pencereden bakmış, kahraman sayısı neden bu kadar az' sorularını sormasına yol açar. Bu problem maalesef tuna'da da ciddi olarak mevcut. Bunun haricinde özellikle bu işte bir yalnızlık var eserinde kurgu hataları var ki gerçekten önemli bir hata. Kitap isimler olarak böyle alengirli hatta (bkz: cezmi ersöz) vari şeyler kullanması reklam amaçlıdır (ki kendi de reklamcı zaten) neticede satış kaygısı gayet doğaldır, takdir edilmese de en azından garipsenmemesi lazım gelir.
Velhasıl kendi açımdan bakarsam naçizane tavsiyem tez zamanda ya tarzını değiştirip olay romanına yönelmesi ya
da eğer bu türde kalacaksa 'altını çizeceğim' şairane satırlara imza atmasıdır.
hülasa kendinin de gayet güzel dediği gibi 'üç kitapla hewingway olunmuyor' ama bunun bilincinde olmadan 1000 kitap da yazsa insan hiçbir şey olamıyor! Ne diyelim Allah yolunu açık etsin...