zira öncelikle bugün sanat, özellikle de edebiyat, diye bir şey varsa bunun tek sorumlusu dinlerdir. bütün sanatların bir şekilde dini yansıtmak amacıyla başladığını unutmamamız gerek. ilahilerle müzik; tapınaklarla mimari, heykel, resim; mitler ile edebiyat ve tiyatro...
ancak savaşların -belki birincil sebebi değil ama- bahanesinin din olduğunu da unutmamak gerekir. yirminci yüzyılda ise din savaşın bahanesi olmaktan çıkmış yürütülmesi için bir propaganda aracı haline gelmiştir. başka tanrıya inanan insanları kesip doğramak daha kolay herhalde, bilmiyorum.
herkes dindar olsa dünyada ne savaş olurmuş ne katiller. ortaçağ papaları dindar değil miydi? aksine, öyle dindardılar ki kitleleri ortadoğuya sürerken hiç tereddüt etmediler. kafirlerin leşleri cehennemlikti, değersizdi nasılsa, ölenler de şehit olacaktı. ya da muhammed, dindar değil miydi? bana kabe'de hac izni vermiyorlar bahanesi ile saldırırken aksine o kadar dindardı ki tereddüt etmedi, karşıdakiler cehennemlik, buradakiler cennetlik. helenler savaşırken dindar değiller miydi? aksine, o kadar dindarlardı ki hep başka tanrıların koruduğu polislere saldırmaya gayret ederlerdi. atina'yı athena koruyor, troya'yı ise apollon. tanrılar böyle istedi, o halde yürüyün troya'ya. aşil hektoru şerefsizce öldürürken homeros onun da bahanesini hazırlamıştı, tanrıça athena hektor'u kandırmıştı. tanrılar, tanrılar, tanrılar...
kanla besleniyorlar galiba... hangi tanrının uğruna daha fazla kan dökülürse o daha büyük oluyor çünkü.