aşağıdaki yazısını sözlük ahalisi ile paylaşmak istediğim yazar. buyrun:
Bir güne sığdırılan (ikisi yurtdışı gidiş geliş) dört uçuşu sonunda, havada beyin kanaması geçirdikten sonra komadan çıkamayıp ölen, yeni bebek sahibi hostesi duydunuz değil mi?
Kader belki şudur: otuz üç yıl önce düşen THY uçağının pilotu olan babasıyla aynı gün toprağa verilmek. Üstelik kendi doğum gününde.
Ama ilkyardım çantası dahi boş olan uçaklar kader değildir. insanların "köle gibi" çalıştırılması kader değildir. işsizlik, geçim, kariyer gibi endişeler içindeki insanları köleleştirip bazen uçaklara, bazen bankalara, bazen karakollara tıkmak kader değildir.
Doğru; bir hosteslik, bir bankada bir masa, bir vezne önü, bir memurluk, öğretmenlik, polislik kapabilmek için sınavlara üst üste yığılıyor insanlar. Torpiller aranıyor; partililer peşinde koşuluyor. Eleklerde sürünülüyor. O yüzden, hepsi köleleştirmeye müstahak görülüyor. Kamu böyle. Özel sektör de farklı değil. Cafcaflı, pek modern, online bankalara bir bakınız. Önünden geçerken akşam geç bir saatte; bir şubeye burnunuzu dayayıp bir bakınız. içeride, genellikle fazla mesai filan da ödenmeden, genç yaşlarında rakam, bilanço, prim, hedef manyağı kılınarak akşamın geç saatlerine kadar (hırsla ve endişeyle) çürütülen insanlar göreceksiniz.
"Adaletsizlik" ve "hakkaniyetsizlik", şahin gibi bir yırtıcılık, hoyratlık her yerine işlemişse, derin veya sathi "kamusal hayat" leşe döndürülmüş kuzgunlarla, kurda yem olan yahut kurtlaşmış kuzularla doludur zaten.