denebilecek her şey denmiş gibi, yazılabilecek satırlar yazılmış gibi. her ne kadar bir şeylerin hep boş kalacağını bilsekte herkesin söyleyebilecekleri vardır. herkes hislerini kendilerine özgü bir dille anlatır.
hayatın, kimi zaman insanların önüne attığı, aşmasını istediği sorunlar ve bundan kaynaklanan üzüntüler dayanma sınırlarını zorlar. kelimeler yetmez konuşmaya, acıyı dindirmeye. acı aslında hiç dinmez. yaşamdır acının ta kendisi olan. neden tüm şiirler kederli anlarda yazılır ? sahtedir çoğu zaman mutluluklar, gelip geçicidir.
anne, en az kelimesi kadar masum, saygı duyulası, uğruna kul köle olunasıdır.
anne, karanlıkta önümüze çıkacak engellere karşı ihtiyaç duyacağımız el feneri olur yeri geldiğinde.
yeri geldiğinde bir dost, yeri geldiğinde fırtınada sığınılacak bir koydur anne...
tüm ölümlerde birilerinin canı yanar, ama dakikalar sÂdece ölenler için durmuştur, hayat tüm hızıyla, deli gibi akan bir nehir misÂli akmaya devam etmektedir.
ayakta kalmak, annelerin evlatlarından isteyeceği ilk şeydir. ne olursa olsun gözyaşları aralıksız akmamalı.
dışarısı kurtlar sofrası anne
hepsi vahşi,
hepsi yaşam mücadelesinde
onların olduğu dünyada öylesine kırılgan
öylesine hassasım ki
elini bırakma anne
düşerim senin desteğin olmadıkca
göremiyorum önümü,
göremiyorum ne yapmam gerektiğini
öylesine korkuyorum ki
hatalardan, kötülüklerden
sensiz yere düşmeyi öğrendim anne
betonun soğuk,
kirlenmenin pis bir şey olduğunu öğrendim
ama hÂl nefes alabiliyorum
hÂl güneş doğuyor benim için
gönlümdeki güneş batmış olmasına rağmen
savaşacağım anne
pes etmeyeceğim
sen benden bunu beklerdin çünkü...