özlemek...onu özlemek...onları özlemek...özümü, öz yapanları özlemek...kısa ama öz sürse de...ya da hiç başlamamış olsa da,,, özlemek...
o kadar çok şey var ki, öz'üm dediğim ve özlediğim ve o kadar çok yazdıracak izleri var ki tüm onların , yazsam bırakın sabah olmasını mevsimler döner dolaşır tekrar kış olur ama yine de anlatamam meramımı...
işte onlardan biri düştü aklıma,, başlık gözlerimin önüne geldiğinde...
ne bir hayta veletlik anısı ne bir eş dost hatırası ne de uzaklarda nefes alıp veren ama artık benim olmayan bir çift bembeyaz el sahibesi...
o , taraftarlık denen aşkın , sırf rengine tutsak olduğun takım kazanınca sevinmek ya da kaybedince üzülmek olmadığını öğretenlerdendi...belki de en önde gideniydi...
takımının oyuncularından birini gönülden sevmek bir futbolsevmeze ne kadar komik veya saçma geliyorsa, on'a saygı duymamak ve on'u sevmemek de benim için imkansız...
ilkgençliğimin en güzel anılarında On'un ve on'un liderliğinde takımdaşlarının izleri var, hiç silinmeyecek...
ve benim en gönülden söylediğim tezahüratların başında gelirdi i love you hagi
sonra veda etti bizlere...on'un vedası çok koydu her sihirsevere... ali sami yen stadyumu'na bir pazar sabahı onun vedası ndan sonra hayatımda ilk kez ayak bastığımda görebildim ayak izlerini...yerli yerindeydi hala...
futbol ve futbolcu üzerine romantizm olur mu be kardeşim diyenlere:
o ne sadece bir futbolcuydu ne de oynadığı şey sadece futboldu...baska bir şeydi..
on'u cok sevdim...baska hiçbir ayaktopçusunu onun kadar gönülden sevmeyeceğime de eminim...
işte bu yüzden başlık vesile oldu, o ve on'un vedasıaklıma geldi... on u özledim...