yaban
ve asi
dağlara dağılan taylar gibi
ve yangın
gençliğinin alazında ışıltılı bıçaklar gibi
adanada yollara dizilmiş garlarda
çığlık çığlığa peronlarda
çocuklar gibiydi gözleri
adı nevin
şarap içer, rüzgâr giyerdi geceleyin.
o, kanadı kırık bir kuştu
beyaza vurulmuştu
kimseler görmnedi bir başka renk sevdiğini
kimseler
görmedi kimseler kirlendiğini.
adı nevin
hüzün kokar ve korkardı geceleyin.
kendini martılarla bir tutma derdim; senin kanatların yok. düşersin, yorulursun, beni koyup koyup gitme ne olursun!"
o, kanadı kırık bir kuştu
gülümserken vurulmuştu
kimseler görmedi uçtuğunu
kimseler
görmedi kimseler öpüştüğünü.
adı nevin
özlem tüter ve ç(ağlardı) geceleyin.
ışığın diyordu: kırılıp düştüğü yerlerden geliyorum; karanlık kördü ve acımasız... ellerimle kırdım ben de kalan kanatlarımı; kanatlarımı kanatmaktan geliyorum...
o bir yenik serçeydi sıkılınca ağlamaya çıkardı. sonra da çift çıkardık; kar yağardı, biz dinlemez, çıkardık! o kentte bütün sokaklar biz yan yana yürümeyelim diye dar yapılmıştı, insanlar dar yapılmıştı, çıkardık!
kar durmazdı, üşüşürdü saçlarına ve hep bir şeylere ağlardı o karlı havalarda... avurtlarına çarpan kar taneleri, gözyaşlarının sıcaklığına çarpıp erirdi... erirdi... biz yan yana, yana yana... yana yana!
o bir yenik serçeydi sıkılınca ağlamaya çıkardı
ben yürüsem bütün yollar ona çıkardı.
gitti... kanatları yüreğimdeydi
kalan, elimde minyatür bir kuş şimdi
yitirdim o aşkın kimliğini
hükümsüzdür.