o bilmez, siz bilirsiniz. son kez gözlerine bakar ve uzaklaşırsınız. elini tutarken, kokusunun sıcaklığını hissederken sondur. o bilmez. yine sizi göreceği umuduyla hoşçakal der.
biliyordum. sondu. bir daha göremeyecektim yüzünü. alıştığı gibi öpüp koklarken o da hissediyordu muhakkak ki elleri buz gibiydi. başını önüne eğip bizi düşünürken. ben biliyordum işte!
usulca göz yaşlarım damladı omzuna. hissettirmedim. üzülmesini görmek istemezdim.
veda vakti geldi ve...
ve vedalaştık.
sonra uzaklaştık. her adımda içimdeki çığlıkları duyuyordum. 'ne olur son bir kez daha göreyim' diye. ama lanet olsun ayaklarım o kadar telaşla uzaklaşıyordu... hafifçe başımı çevirdim. ellerin ceplerinde bana bakıyordun. önüme döndüm.
ve tekrar aynı dua...
bir kez daha döndüm. hiç olmadığım kadar mutluydum bana geliyordun. son kez sarılmak için! insanlar ne kadar ayıplamış olmalı seni son kez öpmemi... sen hoşçakal dediğimi sanıyordun, oysa ben veda ediyordum. kokun burnumda, bu kez daha zor sıyrıldım yüreğinden ve kesin uzaklaştım senden.
bilmiyordun sevgilim... ben sana aslında o gün veda ettim.