bursa da öğrenci olmak

entry27 galeri
    15.
  1. iki açıdan da bakılması gereken durumdur. yine de büyük olarak sayılabilecek, herşeyiyle, nüfusuyla da, kozmopolit yapısıyla da, her yapıya, dine, dile, ırka uyan insan yapısıyla da, sanayisiyle de, ekonomisiyle de, kendisini türkiye'de kabul ettirmiş bir şehirde okumanın, orta yollu bir şehirde okumaktan farklı yanları olacağı gibi, öncelikle kişinin böyle bir şehre kendisini ayarlaması gerekir...

    yukarıdaki paragrafta olduğu gibi, her ne kadar kişi, bir istanbul, izmir ya da ankara'da okumuyor olsa bile, yine aynı şekilde, van'da, elazığ'da ya da diyarbakır'da okumadığına göre, istanbul'un arka bahçesi olarak görülen, ama hiç de öyle olmayan büyük bir şehirde okumak o'na göre de şartları da yanında bırakıverir; öğrencinin kucağına... işte bu sıkıntılardan birisi de, hem iletişim hem ulaşım hem de öğrencinin para potansiyeli olduğunu düşünen kişilerin var olmasıdır bursa'da... öncelikli olarak iletişim sorunu vardır; çünkü her ne kadar farklı düşünceler olsa da, bursa'nın genel yapısı, yerlileri ve de macır alt yapısı itibariyle, pek esnek düşünemeyen, öğrenci adamın halinden anlamayan ya da anlayamayan kişilerden oluşur... bu kişilerin de kalkıp da, öğrencinin halini anlaması, düşüncesini özümsemeye yanaşması pek işten değildir.
    ulaşım olayı da kepazelik boyutlarına varabilecek derecede çıldırtır yeri geldi mi insanı. yeşil otobüsleri mi dersiniz, sabahları erken kalksanız bile, üniversiteye ulaşırken seçtiğiniz şaklabanlıkları mı dersiniz, ulaşım için verilen paralar aylık olarak hesaplandı mı, ortaya çıkan fahiş fiyatı mı dersiniz... hepsi öğrenci'nin delirmesi için birbirinden farklı; yine alt dallara kadar açılabilecek farklı potansiyelleri de içerisinde bulundurabilen bir olgudur ulaşım problemi bursa'da...
    aynı şekilde, öğrencinin ''yolunacak kaz'' olarak görülmesi problemi, hemen hemen her üniversite şehri ya da içerisinde en azından bir adet büyük bir üniversite barındıran şehirler de olduğu gibi bursa'da da tabii ki bir problemdir. bu olay da kendisini daha çok, ''kiralık ev'' olayında gösterir. ev sahibi, ''nasıl olsa öğrenci değil mi mına koyim, zike zike öder'' felfesini düstur edinmesi, tek taraflı düşünmesi, yeri geldiğinde kendi çoluğu çocuğunun da, bu taraklarda bezinin olabileceğini aklına getirmemesi, bursa'da da, kendisini ön plana çıkarabilen bir olgudur...

    bu gibi kimine göre ufak, kimine göre oldukça büyük olayların yanında, bursa'nın gerçektende kendisine has potansiyelinin içinde, değerlendiril mi, oldukça eğlenceli bir görüntü vardır. kişi kendisini bildi mi, herhangi bir yere gitmeden de, herhangi birşey yemeyip de, içmeden de kendisini eğlendirebilecek olaylara duhul edebilir. örneğin debinizde, evde makarna yapacak kadar para vardır, bukart'ınız doludur. binersiniz 48 numaraya, istikamet ise heykel'dir. inersiniz heykel'de, hava soğukta olsa, pişirse de, bol bol mekan görebileceğiniz için gezecek yeriniz az değildir. setbaşı, yeşil türbe tarafına yapılacak bir yaya gezinti dahi, o heykel'in kokusunu çekebilmek, insanlarla yüz yüze gelebilmek, her ne kadar sadece camekanlara bakabilmekle ibaret olan, mağazaların vitrinlerine bakmak, setbaşı'nda vakit geçirmek, eğer öğlen vakti ise, kütüphane'ye girip de gazete okumak, dergilere göz atmak, kitapları karıştırmak; akşam oldu mu, güneşin batışını, setbaşı'nda, ünlü cadde'de karşılamak ayrı bir haz verir insana. zamanını doldurmasını bilene bursa'nın sadece, heykel'i bile yeter de artar bile; cebinizde para olmasa bile. eğer bir yerlere gidip de, ''sinema seyrederim, yemek yerim, birşeyler içerim'' demeye kalkarsanız, bursa'nın mekanları da az değildir...

    kısacası artısı da vardır, eksisi de vardır; her nasıl birçok belki de herşeyin böyle olduğu gibi. hele hele mezun olduktan sonra ise, anlaşarak ayrılmış ama, yeniden biraraya gelmeyi isteyen, yüzde sıcak bir tebessüm bırakmış sevgililer gibidir; öğrenci ile bursa...
    3 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük