sene 98, amerika'da küçük bir kasabada tenha bir bardayım... barmene doğru yürüdüm ve yanına gelince eğildim. hayli çarpıcı bir sarışın olduğum için barmen hemen karşılık verdi, o da eğilip barın üzerinden bana doğru yaklaştı. hareketlerim ve sesim iç gıcıklayıcı olduğu için barmen mest oldu, parmaklarımı barmenin sakallarının içine sokarken: "buranın yöneticisi sen misin?" diye sordum, barmenin yüzünü iki eli ile okşarken adam yanıt verdi: "pek sayılmam..." ellerimi barmenin sakallarından saçlarına kaydırırken gene kısık sesle fısıldadım: "bana yöneticiyi çağırabilir misin hemen, ona söyleyeceklerim var..." adamın nefesi kesildi tabii. "şu anda çağırmama imkan yok." tahrik olduğunu artık iyice anlamıştım... "bana söyleyin, ben yardım edebilirim belki..." dedi barmen. "tabii edebilirsin" dedim, iyice kısıklaştırdığım sesim ile, bu sırada parmaklarımı barmenin ağzina uzatmış, adamın onları emmesine de izin vermiştim... o'na dedim ki: "tabii yardım edebilirsin hayatım. ona de ki, bayanlar tuvaletinde, tuvalet kağıdı kalmamış..."