tarihi derinliğini kaybetmediği sürece, oldukça tatmin edici seviyededir. ama arı dilciler tutturdu mu, "bu türkçe, bu değil", ortada türkçe falan kalmaz. bir örnek vereyim:
- pascalın pensees, lamartinein meditations, la rochfoucauldnun reflexions ve alainin idees adlı kitapları, modern türkçe'ye "düşünceler" diye tercüme edildi. oysa eski türkçe'de bu kavramların dördünü de, kendi incelikleri içinde karşılayacak kelimeler vardı.
osmanlı'dan sonra balkanlar'da, ortadoğu'da ve türkiye'de yapılan dil devrimlerini inceleyen bir ingiliz yazarın tespiti bu... necip fazıl okumuş belli ki...
demek istediğim, arı dilcilik bir aptallaştırmadır. onunnla hiçbir şeyi olması gerektiği gibi ifade edemezsin.