girilen bütün entry'leri (114 tane) okuyunca linke tıklayıp haberi bir araştırmacı gazeteci tarzıyla ve tarafsızlıkla okudum ve bazı tespitlerde bulundum.
ilk tespit: girilen entry'lerin neredeyse tamamı atatürk'ün milli mücadeleyi doğudan başlattığını hatırlatmış başlık sahibine. haberde ise bu bölüm şöyle geçiyor;
--spoiler--
Diyarbakır'ın Atatürk'ün hayatında önemli bir yeri var. Çanakkale'deki başarılarından sonra 2. Ordu'ya bağlı 16. Kolordu Komutanlığı'na atanan Mustafa Kemal, 27 Mart 1916 günü Diyarbakır'a varmış ve tuğgeneralliğe bu şehirde terfi etmiştir. Bir süre sonra Silvan ilçesine taşınan karargâhta Türk Tarih Kurumu tarafından basılan "Hatıra Defteri"ni tutmuştu.
Mustafa Kemal Paşa bir gün Diyarbakır'da Hazrolu Mehmet (Budak) Bey'in evinde misafir edilir. Mükellef bir sofra hazırlayan Mehmet Bey, misafirinin bu ikramdan memnun kalacağını zannederken genç general beklenmedik bir tepki gösterir ve "Asker cephede açken ben bu nefis yemekleri yiyemem" diyerek sofraya oturmayı reddeder. "Askerlerin bir aylık ekmeği benden" sözünü veren Mehmet Bey'in sofrasına oturan Mustafa Kemal Paşa, başka bir seferinde "Bir gün gelirsem Hazro dağları beni saklar mı?" diye sorar. Mehmet Bey'in cevabı kesindir: "Biz de, Hazro dağları da, hepimiz sana feda, emrindeyiz Paşam."
Bu arada belirtelim ki, Mustafa Kemal Paşa, Diyarbakır ve Silvan'da kaldığı bir yılı aşkın süre içinde dostluk kurduğu kişilerle daha sonra, özellikle Milli Mücadele yıllarında ilişkisini sürdürmüş ve telgraflarla destek ve yardım istemiştir.
Nihayet Paşa, Temmuz 1917'de istanbul'a dönmek üzere Diyarbakır'dan ayrılır. Ayrılış, o ayrılış. Zira Cumhuriyet döneminde, Atatürk'ün yolunun bir daha Diyarbakır'a düşmesi için tam 20 yıl, 4 ay geçmesi gerekmiştir.
--spoiler--
burada atatirk'ün asil şahsiyetine hakaret sayılabilecek bir ibare göremiyoruz ve eleştiri maksadıyla yazılmış bütün entry'lerin aslında haberi okumadan, belki de bir önceki entry'lerin de gazıyla girilmiş olduğunu görüyoruz. ayrıca haberi yapan tarihçinin bunu bir kaynak göstererek yapmmıştır. eğer eleştirilecekse bile önce kaynak sahibinden başlamak ve kaynağın yalan olabileceğini ispatlamak gerekir.
ikinci tespit: cumhuriyet kurulduktan sonra diyerek yeni bir başlık açmış araştırmacı ve şöyle demiş:
--spoiler--
Harita üzerinde de göreceğiniz gibi, ziyaret ettiği iller Karadeniz bölgesi daha az olmak üzere Marmara, Ege, Orta Anadolu ve Akdeniz bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Trabzon-Adana hattının doğusunda gittiği iller ise Elazığ, Erzincan, Erzurum, Gaziantep, Kars, Malatya, Rize, Yozgat ve Diyarbakır'dır. (Bunların çoğuna da sadece bir defa gitmiştir.) Hiç gitmediği illerin daha çok Doğu ve asıl Güneydoğu bölgelerinde yoğunlaştığı, açık bir şekilde görülebilmektedir.
yazar arkadaşlarımızın dediği gibidir aslında mesele. atatürk cumhuriyet kurulduktan sonra bu bölgelerre gitmiştir. dolayısı ile çelişki ve tartışma çıkaracak bir tezatlık yoktur.
hatta yazının bir bölümünde bazı arkadaşlarımızın dediği gibi demiryolu açılışı için de bulunmuştur o bölgelerde.
--spoiler--
Gitmişti ama epeyce geç bir tarihte. 1937 yılının Kasım ayının 15'inde Diyarbakır'a akşam saat 18.00'de ulaşmıştı. Törenle karşılandığını, Halkevi ve Orduevi'ni şereflendirdiğini, geceyi de Orduevi'nde geçirdiğini gazetelerden okuyoruz. Ertesi gün ise askerî birlikler ile hava meydanını gezmiş, 21 yıl önce kaldığı konağı ziyaret etmiş, Diyarbakır-Cizre demiryolu hattının temel atma törenine katılmıştı. Bu arada şehrin "Diyarbekir" olan adının Diyarbakır'a çevrilmesini emretmeyi unutmayan Atatürk, o akşam Elazığ'a gitmek üzere hareket etmiştir. Ancak yolda Tunceli'nin Pertek ilçesine uğramış ve bir köprü açılışına katılmıştır. (Bkz. Utkan Kocatürk'ün "Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi", Türk Tarih Kurumu Yay., 1983, s. 611.)
--spoiler--
hatta bu bilgiyi verirken araştımacı kaynak göstermeyi yine ihmal etmemiştir. ve kaynağın altındaki imza türk tarih kurumunun imzasıdır. hani şu atatürk'ün kurmuş olduğu türk tarih kurumu.
yazının şu bölümünde de atatürk'ün cumhuriyetin kurucusu ve kollayıcısı olduğuna dikkat ediliyor. ve türkiye cumhuriyetinin otoritesini göstermesi hasebi ile atatürk'e bir iltifatta bulunuyor.
--spoiler--
"iyi de bu sürpriz Şark ziyareti 1937 sonları gibi sağlığının kısmen bozulduğu bir tarihte nereden icap etti? diye sorabilirsiniz haklı olarak. işte burada bizi bir zamanlama sürprizi bekliyor. Çünkü Atatürk'ün Diyarbakır'a geldiği gün, Dersim isyanı'ndan yargılanan Seyyid Rıza ve 6 arkadaşının Tunceli'de idam edildiği güne rastlamıştır.
Ne tesadüf değil mi? Aynı gün darağaçları kurulurken Atatürk Malatya'dan Diyarbakır'a geçiyordu. Yani bu gezi bir tür gövde gösterisini amaçlıyor ve bizzat Cumhurbaşkanı'nın katıldığı çeşitli açılışlarla bölge halkına 'buradayız' mesajı veriliyordu.
--spoiler--
üçüncü tespit: başlık sahibi çok yalnış bir üslup ile açmıştır başlığı. çünkü kaynak gösterdiği haber ile başlık kesinlikle çelişiyor. dikkatli olmakta fayda var.
dördüncü tespit: sözlük yazarları okumuyorlar. okumadan yazdıkları zaman da kendileri ile çelişiyorlar. önce bir oku, anla, olayı kendi kafanda analiz et. varsa sana göre yalnışı düzeltmek için gir entry'ni. sırf eleştiri yapmak için eleştiri yapmak ortaçağ zihniyetidir.
beşinci tespit: samanyoluhaber.com tarafsız bir haber sitesi değildir. tıpkı hürriyet, vatan, sözcü gibi. ancak sırf kaynağı bu site diye doğru söz söylemeyecektir anlayışı hakim. müthiş bir hatadır. bozuk saatin bile günde iki kere doğruyu gösterdiğine inanıyorsun da koskoca bir haber portalının doğruyu söylemeyeceğini mi iddia ediyorsun? müthiş bir cehalettir. insanlar önyargısız olmalı. çünkü önyargı sahibi insan akıl ve mantığı bir kenara bırakıp duyguları ve öfkesi ile hareket eder. atatürk türk gencine akılcı olmasını öğütlemişti.
aslında haber bir çok entry sahibinin görüşüyle aynı paralelde. demişler ki diyarbakır'a gitti, adam dememiş gitmedi. ya da antep, tunceli, malatya, ağrı gibi illere gitmedi dememiş. o zaman nedir bu anlayışsızlık?
okumadan yazar olunmaz efendim. önce okumak lazım ve bu işlevi yaparkende merkeze kendinizi koymalısınız. tarafsızlık adına önemlidir bu. mustafa armağan'ın yalnışlıklarla dolu birçok makalelerini okudum, ancak bu makalesinde yalnış bir tutum göremedim. en azından adam kaynaklarla konuşmuş ve başlık sahibinin dediği gibi gitmemezlik yapmamış. fakat bizim çok bilmiş yazar arkadaşlarımız sadece yazarlığı kendilerine sıfat olarak addettikleri için okuma eylemlerinden yoksun kalmayı bir yoksunluk görmüyorlar.
atatürk ve arkadaşları bu ülke için, en değerli hazineleri olan canlarını ortaya koymuştur. ülke yeni rejimi ile tam bağımsızlığını kazandıktan sonra durmamış halkın bilhassa gençlerin eğitilmesi için çalışmışlardır. ancak görüyoruz ki o gençler yeterince anlayamamışlar atasını.
akıl fikir diyorum.
not: sadece kelimelerin meydana getirdiği cümlelerin ifade ettiği anlamları aktardım. tüm bu yazdıklarımdan sonra beni taraf olmakla suçlayıp eksileyen arkadaşlar olacaktır. onlara tavsiyem: iyi oku yavrucuğum. sonra verebilirsiniz eksiyi. nitekim bu kadar uzun yazıyı okuyabileceğinizden bile şüpheliyim. okumuşsanız eğer gönül rahatlığı ile dilediğinizi yapabilirsiniz.