kalakaldı bir caminin avlusunda, nasıl ve ne zaman gelmişti. hiçbirşey hatırlamıyordu..
sürekli acılarını hatırlamaktan yıpranmış beyni ona yardımcı oluyordu, belki de bir çeşit tedaviydi bu. gecenin zifiri karanlığından, sabahın boz vaktine kadar uykusuz kalan gecelerde gözlerini tavana dikmiş öylece bakıyordu saatlerce.. ne sancılar bitiyor, ne acılar yineleniyor, ne üstüne çöreklenen zifiri karanlık dağılıyordu.. yıllardır rüzgarın uğultusu hiç gitmiyordu kulaklarından yaz gecelerinde bile. öyle ki ağustos sıcağında bile üşüyordu..
sen hiç kış gecelerinde üzerinde hiçbir şeysiz uyudun mu. kemiklerine kadar işlemiş soğuktan yanan ve kaskatı olmuş vücudunu hareket ettirmeye çalışırken ellerine hohlayarak ısıtmaya çalımış ve yetmemiş defalarca hayalleri çalınmış...
çaydanlıktan çıkan buharla ısınmaya çalışan, en son duyduğu sıcaklık tuttuğu çok şekerli çay bardağında olan...