geçen gün bir çayını içmek için gittiğim kel berber hüseyin abi'yle konuşuyoruz. diyor ki; ''bak teega, her insan kendi kafasında yarattığı şeye inanır. kimi ona tanrı der, kimi reddeder onu; inanmak gereği duymaz. tanrının kendin olduğunu anladığın an ise mahvolursun. acı çekersin ve kimse seni anlamaz. yalnız kalırsın.''
bu sözlerin üzerine sinirden ne yapacağımı şaşırdım. bir anda eyüp sabri tuncer kolonya şişesini hüseyin abi'nin kafasına geçiriverdim. kafası kanlar içindeydi, bayıldı. ben sinirim yatışsın diye elime yüzüme tütün kolonyası sürdüm. hâlâ elim ayağım titriyordu. yoksa şu ana kadar inandığım her şey yalan mıydı?
hüseyin abi'yi ayıltmaya çalıştım ama o ayılmamak için adeta direndi. ben de onu öylece orada bırakıp derhal oradan uzaklaştım.
dinde zorlama yoktur.
sorgulama, imana gel!
bak yine aklıma geldi, sinirden elim ayağım boşaldı. oyhşş...