film ismini iletişimsizlikten alır. bu iletişim kopukluğu, iki kızkardeş arasındaki mücadeleden, acıma, nefret, kıskançlık duygularının kaosundan kaynaklanır. abla 'ester' kuralcı, eğitimli, cinsel arzusunu mastürbasyonla tatmin eden hasta bir kadındır ve kendisini bu durumda aşağılanmış hisseder. çünkü yüksekte olmaya alşmıştır.'anna' uçkura zaafı olan daha 'özgür' bir kadındır. yıllarca ester'in gölgesinde kalmıştır. şimdi kendisini öne çıkarmak adına eylemler yapmaktadır. ester'in önceden yaşadığı bazı olumsuzluklar nedeniyle arasına mesafe koyduğu durumlar var. anna'yı da korumaya çalışmakta. iletişememe de burada başlıyor. anna'nın oğlu johan ise bu sessizliğin arasında kalmıştır. ayrıca savaş döneminin etkisi altındadır. tankları hayranlıkla izler. oyuncağı ise bir silahtır.
filmin en akılda kalıcı repliklerinden. ester:
- "kalkmış penisler...kanın ve dölsuyunun dolmasıdır bu. son ayinden önce itiraf etmeliyim: spermanın kokusu kötü geliyor bana. kokuyu iyi alırım ben. gebe kaldığım zaman gördüm ki kokmuş bir balıktan farkım yok. insan seçmekte hürdür. şu zavallı durumu kabullenmek istemiyorum. ama şimdi yalnızlık güzel ve iyi. insan, hayatında çeşitli davranışlar dener ve hepsini anlamsız bulur. üzerimizde öyle büyük kuvvetler var ki...yani bizi ürperten, titreten kuvvetler var demek istiyorum. ruhların ve anıların arasında ihtiyatlı davranmak gerekiyor."