yazamamayı getirir. içinden zibilyon tane şey geçer fakat onları asla aynı sütuna, satıra ne bileyim sayfaya sığdıramazsın. yazmaktan korkarsın. yazarsan bir daha duramazsın.
her şey ilk aşkı özlemekle başlar hep. nolursa olsun insan özlemeye ilk aşktan başlar. ilktir çünkü o, özelini, genelini, iğrencini, acısını, tatlısını, kahkahadan boğulmayı, hıçkırıktan bayılmayı her bir boku onunla öğrenirsin. ilk ve en derindir onlar, sağlamlardır teker teker; ayrı ayrı. içine işlerler ki hep orada var olacaklarını hatırlatsınlar bir şekilde.
ilk aşkını kaybedersin. birbirinizi kaybedersiniz koskoca dünyada. iyilikte, kötülükte bulduğun adamı/kadını kaybedersin. ellerinin içinden kayarken tutamayıp düşürüverirsin. tutamazsın ki. un ufak olur her bir parçası. o gider. sen gidersin.
insan sonra özlemeye çok uzağında yaşayan abisinden/ablasından devam eder. bu asla anne/baba özlemek gibi değildir. bu daha yoğundur. o daha keskindir. senin hayatında en sevdiğin insandır o, mesela adamındır; abindir o. adam gibi adam dersin ona. o adam seni asla kırmaz, incitmez. yalan söylemez. dan diye vurur bütün gerçekliği ama kanatmaz. yaranın kabuğunu koparmaya çalışmaz. tutar kocaman elleriyle 'kanama' der. kanayamazsın. onun o büyük elleriyle tuttuğu, senin hep küçük ellerinle tutunduğun abin binlerce kilometre uzağa gider. öyle özlersin ki bazen kimse umrunda olmaz 'ben abimi istiyorum'. koca adamımı, mavi gözlü devimi istiyorum.
hiçbir zaman vıcık vıcık bir abi-kardeş ilişkiniz olmamıştır. ikinizin de kişiliği değildir yavşak yavşak davranmazsın abine. o ağzının ortasına koyar çünkü. sana saçmamalamayı öğretir, aşk diye bir şey olmadığını, yüce sevginin olduğunu, bir adam için g.tünü yırtmanın ne denli saçma olduğunu, siktirip gidebilmeyi, eyvallah diyip yoluna devam etmeyi öğretir. sen hiçbir zaman başaramazsın o bunu bilir. öyle özlersin işte. 'sanılan' çaresizliğin en dibindeyken bir umut yukardaki mavi gözlü devine bakarsın, dersin ki: ''sen hep orda kal daha derine düşmeme izin verme.'' o senin hayatına giren ilk mavi gözlü devindir.
özlemeye bünye alışır hale geldiğinde dostunu özlersin. uzağa gider çünkü. üniversiteleriniz, bölümleriniz birbiriyle en alakasız iki konu olunca, mecbur ayrı düşersin. ayrılmazsın ama, kopmazsın sadece uzağa gider o da. klasik ergen triplerine girersin: 'herkes gidiyor'. o gitmez. o seni unutmaz, boşlamaz. sever. kardeş gibi değildir o. senin canındır. her şeyini bilir, sırtının bir anlığına bile asla boşluğa düşmesine izin vermez. seni ellerinden tutar kaldırır, asla itmez. kalbinin bir yarısında sevgilisi varsa diğer yarısı mutlaka sana aittir. yer hesabı değil. var olma meselesi. hep varsındır. huzurlu uykularının sebebidir 'o'nun varlığı.
insan özlemeye bir yerde alışır; insan kazanırsa eğer, sonunda kaybeder. kaybetmek için kazanır. kaybedeceğinden emin kazanır onu. her şeyi. soyutu/somutu; mesela mutluluğu, parayı. onların hepsinin hayat sana kısa süreliğine verir. sonra alır elinden. çünkü senin bir görevin vardır hep, ilk nefesini aldıktan sonra özlemeye başlamak zorundasındır.
açarsın bir müslüm gürses şarkısı, yazmaya devam edersin.*
insan özlemeye hep bir yerden sonra yükümlüdür. eksik olanı, geri alınmış olanı özler.
hayatının bu 'napacağını bilememe' döneminde birden biri ona hayatı toz pembe gösterir. takar gözlüğü. elinden tutar sımsıkı, yokuştan aşağı salınıverirsiniz. ama hiç açmazsın gözlerini. yerdeki kaldırım taşlarına, su şişelerine takılmazsın asla. öyle güvendesindir ki yolun sonunun mutlaka düz olduğuna inanırsın. düşsen ne olur ki. uçurum değildir ya sonu. ama sonra toz pembe gösteren gözlüğün kırılır. çünkü sen istanbul'da koşmuşsundur öyle deli dana gibi. sen kalbine takılıp düşersin ve o toz pembe gözlüğün kırılıverir ortadan. elinden tuttuğun o adam da bilmez yanlış baharların, yanlış zamanların ve yanlış yerlerin adamı olduğunu. öyle farklı seversin ki hiç sevmiyorsun sanarsın, sen onsuz da yapabilirsin, inanırsın buna. o kırıldıkça sen hep haklı olduğunu sanmaya devam edersin. bitiverir. boka bulanmış gözlüğünü o cihangir merdivenlerinde bırakır, kalkar gidersin. ''orası zaten sana göre değil, düzlüklerin adamısın sen, saçma bi' şehrin düz ovasından geldin alabileceğin en büyük mesafe, aşabileceğin en yüksek engel bir merdivendir belki. dahası asla değil.''dir.
artık ağlamanın, acı çekmenin, şarkıların her kelimesine anlam yüklemenin de bir adabı vardır.
hayatını hızlı çekime alırsın. yaşanır bir şekilde. eksik eksik.
senin sonun asla olmaz. it gibi içersin, bayılana kadar içersin. sonra klişe insanı olup birini araman gerekir illaki. ilk aşk artık yoktur onu arayamazsın, abiyi hiç arayamazsın*, merdivenlerdeki kalbini ararsın sen de. ''aa'' dersin, ''ben seni unutmadım ki, emanet ettim oraya. küçücük bir hata yapmış olabilirim ama affedersin sen beni'' dersin. ''bırakmamalıydım, gidip alalım mı onu ordan ?''
nihai sonun özlemektir bunu baştan okudun zaten.
ne abin gelir.
ne gözlüğün camı eskisi gibi pembe, hülyalı bir dünya gösterir.
ne de sen o kalbini gidip merdivenlerde bulabilirsin.