batı'nın vahşiliğini ve acımasızlığını açığa vuran hikayedir. biz de bu güzel hikayeler işimize yarar mı yaramz mı demeden bir güzel evlatlarımıza ezberletiriz.
okullarımızda okuma yazma öğretilirken ilk aşamada lafonten'in ''cırcır böceği ile karınca''sı ezberletilir. efendim; yaz boyu saz çalıp çalışmayan cırcır böceği; kış gelince mutlu yuvasında keyif çatan, çalışkan karıncanın eşiğinden kovuluyor. dışarısı kar buz ama karınca ona çalışmadığı için el uzatmıyor, çünkü kendisi yaz boyu çalışmıştır. işte, aşağılık çocuk hikayesinin özü bu... tam da bireyci, egoist batılıya yaraşır cinsten!
çalışkan karınca, tembel böceğe yardım etmiyor. yardım nedir? yardım: çalışıp kazananın değil çalışabilme ve kazanabilme imkanlarına sahip kişilerin varlıklarını açlarla paylaşabilme erdemidir. ''ben çalıştım, sen de çalış kazan'' felsefesi cimrilikleri örtmek için uydurulmuş mantık kurmacasıdır. ''var ama veremiyorum, elim titriyor'' demek istiyorlar.
lanet olası fransız karıncası, hatalarıyla kapısına gelen cırcır böceğine ahlak dersi veriyor. ahlak dersle olmuyor. batı, bunu öğrenemedi. ahlak ceptedir ve avuçla dağıtılır. fakirin ahlakı olamıyor ve zaten olunca da inanmıyorlar.
batı'nın çocuklarımı giydirdiği bu masallardan yüzlerce var. elimden geldiğince onlarla savaşacağım. ''rızık allah'tandı'' ayeti nasıl da cırcır böceğine yakışıyor.
doğunun derviş böceğini çocuk hikayeleriyle karalayarak bizi kendilerine benzetmek istiyorlar. gece gündüz demeden dünya malı için çalışıp biriktiren yahudi karınca tam bir batılıdır, biriktirdikleriyle hegemonya kurup saygı bekleyen batılıyı temsil eder.
ne yani, çalışmayan aç mı kalacak?hem bu hikayeleri bize yutturuyor hem de sosyal devleti yaratarak işsizlik maaşı veriyorsunuz. cırcır böceklerini hazinenizle beslerken bizim uşaklara tersini öğretmeniz hoş değil. cırcır böceği derviştir. doğuyu temsil eder. değil günlerin, ayların; mevsimlerin, hatta yılların farkında değildir.
her yıl hata yapan, akıllanmayan, utanmadan kibrini yenerek aynı kapıdan yardım dileyen utanmaz derviş cırcır böceği, onların okullarında örnek olsun diye okutuluyor.
ayağını denk atıp, biriktiren, çalışmaktan tükenmiş, kapısına gelen düşkünü kibirle kovan pinti karıncalarından da biz tiksinmeliyiz. ille de ikisinden biri olacaklarsa saz çalıp gezsinler, pir sultan gibi, aşık veysel gibi.
not: ayrıca larvaları toprağın altında yıllarca kalan ağustos böcekleri, sadece ağustos ayında hayatta kalabiliyorlar. bir aylık ömürlerinde niçin çalışsınlar? çoğalıp evlenmeleri gerekiyor. zira çiftleşebilmeleri en güzel sesi çıkarabilmelerine bağlı... sadece ağustos'ta yaşayabilen cırcır böceği'nin, kışın ortasında pinti karıncanın kapısına gitmesi imkansız! çocuk masalı yazdınız diye çocuk mu kandırıyorsunuz? bu ülkenin okumuş yazmış aydınları yok mu sandınız? birkaç on yıl gecikmeli olsa da yıktık yalanınızı. hadi bakim, hadee...